Narin'in ardından…

19 gündür endişeyle beklediğimiz, inşallah sağ salim ve onu üzüp incitecek hiçbir şey yaşamamış olarak bulunsun diye dualar ettiğimiz Narin'imizin çok hırpalanmış bedenini dün defnettiler köy mezarlığına.

Büyük bir acı ve öfkeyle kalakaldık.

İlk itirafla beraber Narin'in katilinin/cesedi yok etmeye çalışanın amcası Salim Güran olduğu çıktı ortaya. Anne baba, iki abi, iki amca dahil çocuğun en yakınındaki 24 kişi şüpheli durumda. Salim Güran daha önce tutuklanmıştı.

Sorgulamadan ne çıkar belli değil ama şu kısmı gayet net artık: Narin evinde öldürüldü!

En güvende olması gereken yerde. Yakınlarının eliyle öldürüldü. Belli ki pek çoğunun gözetiminde yahut onayıyla "ortadan kaldırıldı".

Bu tür kayıp çocuk cinayetlerinde, taciz tecavüz vakalarında katiller, failler çoklukla "yakın" çevreden çıkıyor zaten. Başka bir deyişle kadınlar gibi çocuklar da maalesef "sevdiklerince" katlediliyor.

Öte yandan 19 gündür arsızca bir tiyatro sahnelenmiş meğer kamuoyunun önünde. Gözaltındaki 24 kişi de aileden. Günlerdir yetkililere, kameralara ağlıyorlar yani. Numaradan Narin'i arama çalışmalarına katılıyorlar. Baksanıza baba hariç hepsi silmiş telefon kayıtlarını. Belli ki bir yerindeler bu iğrenç cinayetin.

İşin diğer yanında ise baskı ve korku var. Köyün muhtarı katil zanlısı amcanın adamları varmış. Köye korku salmış.

Bütün bu pisliğin çirkefin içinde canımı en fazla sıkan şey anne babanın halleri oldu. Düşünsenize küçük bir kız çocuğusunuz, savunmasızsınız ve sizi koruyacağına en fazla güvendiğiniz insanlar başını öteki tarafa çeviriyor. Kaybolduğunuzda, endişeler artıp umutlar tükendiğinde bile şöyle ağız dolusu ağlamıyor... Tuhaf, dağınık, yersiz laflar ediyor.

Allah affetmesin hiçbirini.

Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere süreci doğrudan yürüten Adalet Bakanı Tunç ile İçişleri Bakanı Yerlikaya'nın Narin'e rahmet dileyen ama aileye başsağlığı dilemeyen mesajları anlatıyor aslında arka planı.

Süreç henüz neticelenmedi, sorgular sürüyor ama şunları kayda geçirelim yine de.

- Devlet 21 Ağustos'ta olaydan haberdar olur olmaz bütün imkânlarıyla seferber oldu.

- Emniyet, Jandarma, AFAD, üniversiteler, belediyeler, gönüllülerle beraber 1800 kişiyle ve gelişmiş donanımlarla sürdürüldü arama çalışmaları.

- İçişleri, Adalet, Sağlık, Aile Bakanlığı en başından beri orada. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de dün açıkladı. Köyde okula başlayan çocuklara, Narin'in arkadaşlarına yani, psikolojik destek verilecekmiş.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan süreci ve davayı bizzat takip edeceğini söyleyerek sahipsiz kuzumuza babalık yaptı. Narin için gözyaşı dökenler için de büyük bir garanti demek bu.

- Öte yandan sanki bütün köy bir şeyler biliyormuş ve susuyormuş. Bu tuhaf sessizlik ve sis perdesi ürkütüyor insanı. Kötülüğün bu kadar kabul görmüş olması insanın kalbini kırıyor.

- Bir de akbabalar gibi bekleyenler var. Narin'in büyük bir hevesle ve ilk kez o gün Kuran kursuna gitmesinden hareketle "bu dinciler böyledir zaten" ezberiyle en çirkin yakıştırmaları yaptılar. Katil camiden çıksaydı çok sevineceklerdi.

- İşin bir de siyasi yamyamları var. Küçücük çocukları dağa kaldırıp 60-70 yaşındaki PKK ağalarına meze eden DEM partililer de fırsat olarak görüyor Narin cinayetini. PKK çocukları katlettiğinde, taciz ettiğinde, küçücük bedenlerini bombalarla parçaladığında "duyarlılık" göstermeyenler bakıyorsunuz almış eline sazını, duyarlılık kasıyor.

- PKK'nın Tunceli'de patlayıcılarla öldürdüğü 8 yaşındaki Ayaz ile 4 yaşındaki Nupelda için, Silopi'de öldürdüğü Diyar için, Trabzon Maçka'da Eren Bülbül için, Yüksekova'da annesinin kucağında annesiyle beraber katlettiği 11 aylık Bedirhan için, adını tek tek anamadığım yüzlerce -belki- binlerce çocuk için üzüntü bildirmeyen Selahattin Demirtaş Narin üzerinden "piyasa" yapmış. "Kötülüğün, alçaklığın, şerefsizliğin sınırı yok" diyor. Hakikaten iki yüzlülüğün de sınırı yok.

- Soruşturma devam ediyor. Sonrasında yargılama başlayacak. Ama Allah aşkına katil / katiller tespit edilse bile ne olacak? İçerde yiyip içip yan gelip yatacak. Bunun bir caydırıcılığının olmadığı açık değil mi?

- Ayrıca tek mesele caydırıcılık değil. Mahkeme ağırlaştırılmış müebbet verse bile neticede katil uyuyacak, televizyon izleyecek, gülecek eğlenecek, ziyaretçi kabul edecek... Suçun "cezası" ortadaki fenalığın dengi midir yani? İçimiz bu yüzden soğumuyor, boğazımızdaki yumru ufalmıyor.

- Mutlaka başka tedbirler, başka cezalar da olmalı ki başka evlat kaybetmeyelim artık.

FİLİSTİN ŞEHİDİMİZ ŞEHİT AYŞE EZGİ...

İşgalci ve soykırımcı İsrail'e karşı Filistinlilerin yanında bayrak gibi duran Ayşe Ezgi'ye de yandı yüreğimiz. Katil devletin askerleri, Nablus yakınlarında keskin nişancılarla başından vurarak şehit etti kızımızı. Yerleşimci terörüne karşı Filistinli çiftçilere destek vermeye çalışıyordu Oysa Ayşe. Tıpkı Rachel Corrie gibi. İsrail'e bunun hesabını sormak şart olsun. Şehit Ayşe Ezgi Eygi'ye rahmet dilerim. Ailesinin, Türkiye'nin ve mazlum Filistin halkının başı sağ olsun.