Nasıl ‘aydın’ olunur?

Ertugrul Ozkoq Aise Arman Ahmad Haqan 

Qadri Gurcell

Mehmet Jacop Yilmaz

Okuyunca isimler tanıdık geliyor değil mi? Ülkemizin “aydın” kontenjanından bir kaçı sadece.

Yarın öbür gün yabancı medyada isimleriyle bu şekilde karşılaşırsanız şaşırmayın istedim.

Çünkü ben Elif Şafak ismini Financial Times Gazetesi’nde Elif “Shafak” şeklinde görünce afalladım biraz. Telaffuzu kolay olsun diye yazmış sanırım. Doğrusu “Sha-Faq” olmalı ama neyse.

Neymiş?

“Aydın” kontenjanında yer almanın birinci kuralı isminizi yabancılar zorlanmasın diye düzeltmekmiş.

Gelelim ikinci maddeye. İllaki yabancı bir ülkede yaşayacaksınız. Yaşayamazsanız bile bir ayağınız sürekli dışarıda olacak.

Bir diğer madde entelektüel, demokrat, özgürlükçü “görüneceksiniz”. Olacaksınız demiyorum. Görüneceksiniz.

Bir başka adım, ülkenizin temel meselelerinde mutlaka muhalif duruş sergileyeceksiniz. Bunu da yabancı mahfillerden beslenerek elde edeceksiniz. Çözüm Süreci, Ermeni meselesi, IMF’nin gönderilmesi gibi.

Halkınıza, ülkenize yabancı olacaksınız. Bidon kafalı, koyun, kıllı, az gelişmiş kelimelerini mensubu olduğunuz ülkenin insanı için bir sıfat olarak kullanacaksınız.

Yaşadığınız ülkenin herhangi bir kafesinde mocca’nızı içerken, bir kez dahi gitmediğiniz bölgelerdeki gelişmeleri, olayları taraflara sorma, bilgi edinme ihtiyacı duymadan değerlendireceksiniz.  

Yerli ya da yabancı bir kast sistemine dahil olacaksınızvesayete yakın duracaksınız.

Bir zamanlar küfrettiğiniz eski döneme güzellemeler yapacaksınız.

Darbe sırasında alkış tutacak, darbenin faillerini yargı önüne getirenleri görmeyeceksiniz.

Daha önce yapmadığınız şekilde ülkenizin cumhurbaşkanına, başbakanına en ağır hakaretleri yapacaksınız, bir şey diyen olursa “bu ülkede ifade özgürlüğü yok” diyeceksiniz.

Sonunda kaybettiğinizde de “Bu halk bizi anlamıyor” diye dizlerinizi döveceksiniz.

Elif “Shafak”ın Financial Times Gazetesi’nin yorum sayfasında yazdıklarını okuyunca yukarıdaki birçok maddeyi içerdiğini fark ettim.“Kürtlerin sürpriz hediyesi Türkiye’de birlik olabilir” başlıklı yazıda “Shafak”, aslında HDP’nin ne kadar güzel bir parti, Genel başkanı Demirtaş’ın ne kadar karizmatik bir lider, partinin söyleminin ne kadar demokratik ve özgürlükçü olduğuna yönelik güzelleme yapmış.

Yapsın.

Doğan’ın “Aydın”ları, talimat gereği bunu yapıyor zaten.

Ama tüm bu güzellemeleri yaparken, aba altından sopa gösterip, HDP’nin tehdidini gündeme getirmeden edemiyor “Shafak”.

“HDP barajı aşamazsa Türkiye eski silahlı çatışma günlerine dönebilir” yorumunun neresi demokratik bir partinin talebidir? sorusuna “Shafak”ın nasıl cevap vereceğini bilmiyoruz.

Yazısının sonunda “Romancı” sıfatı kullanılan Shafak’ın yorumlarına Financial Times Gazetesi’nin okurları aslında net bir şekilde cevap vermiş. Shafak kadar romancı olmasalar da Türkiye’yi Shafak’tan daha iyi analiz etmiş okurlar.

Mesela “Charlie” rumuzlu yorumcu Shafak’ın analizini paramparça ediyor. “HDP tüm Kürtleri temsil etmiyor. Öyle bir durum olsa yüzde 10 barajı onlar için sorun olmazdı. İkincisi HDP kürt milliyetçi bir partidir. Dolayısıyla Shafak’ın dediği gibi ülke genelinde etkin bir güç olması gerçeklerden uzaktır. Kadınların en çok aday gösterilmesi konusunda da o kadınlar etnik kimlikleriyle ön plana çıkıyorlar. Bölgenin sorunlarından, örneğin çocuk gelinlerden, bölgedeki feodal düzenden, sosyal durumdan bahsedemiyorlar. Tüm söylem etnik kimlik üzerine kurulu, Elif Shafak da Demirtaş’ın bu yemini yutmuş gözüküyor” diyor özetle.

“Honesty” rumuzlu okur ise Shafak’ın Ermenistan üzerine yorumlarına atıfta bulunarak, HDP ve Kürt meselesinin gündemde olmasından dolayı bu yorumları yaptığını iddia ediyor.

“Tailor” ise bu tarz tehditlerin gündeme getirilmesinden şikayet ediyor. Tehditleri doğru bulmuyor.

Elif Shafak, Ertugrul Ozkoq, Aise Arman, Ahmad Haqan, Qadri Gurcell, Mehmet Jacop Yilmaz, kadar “aydın” olmasak da bizler hep haklı çıktık. Çıkmasaydım ben de soyadımı Che-Check yapardım herhalde.