Nasıl bir din eğitimi?

Bizde “din eğitimi” dendiğinde tartışma “din eğitimi olsun mu olmasın mı” klişesi üzerine kilitleniyor. Dini eğitim derken, dini inançtan bahsediyoruz oysa, fikir ve kanaat hürriyetinden aynı zamanda... Çocukların dini inanç hakkı var mıdır gibi temel bir soruyu es geçerek. Peki ya ailelerin çocuklarını yetiştirme hakkı, bunu ne zaman konuşacağız?

Tartışmayı, din eğitiminin zorunlu olup olmaması krizinden çıkarıp, din eğitiminin nasıl olması gerektiği konusunda zihin yorma teklifiyle açabilirsek, hem toplumsal katılımı, hem eğitimsel ihtiyacı karşılayacağımızı düşünüyorum... Sadece bizim toplumumuza has bir mesele de değil ayrıca din eğitimi. Dünyaya da bakmak gerekiyor ve bu bağlamda “din eğitimi olsun mu olmasın mı” klişesi dünya için artık epeyce eski ve metruk bir arena. Her ülkenin demografik yapısı ve tarihi olarak yaslandığı birikim, atlattığı/atlatamadığı çatışkı alanları da apayrı kuşkusuz. Nasıl bir din eğitimi sorusuna cevap ararken hem dünyada bu işin nasıl ve hangi süreçlerle işlediği, hem de ülkemiz konjonktüründe geçirdiğimiz aşamalarla birlikte değerlendirilmeli...

***

ABD’de, İsrail’de, Almanya’da, Japonya’da,Yunanistan’da, İran’da din eğitimi nasıldır, bu konularda yapılmış ciddi araştırmalar var. Birbirimizi hırpalamaktan vaktimiz kalmadığı için dünyadan haberimiz yok. “Dünya” dayatması da yapmıyorum ayrıca. Ama bir işi çözümleyebilmek için içeriden, dışarıdan tüm seslere açık olmak gerekiyor.

Diyanet İşleri Din Uzmanı İsmail Erşahin’in İngiltere’deki Din Eğitimi üzerine hazırladığı doktora tezi mesela, zihnimizdeki pek çok şablonu, önyargıyı aşma noktasında önemli bir belgedir. Anglo-Sakson tecrübesi Yeni Anayasa yapımında özgürlükçü ve çoğulcu önerileri ile sıkça atıf yaptığımız bir sistem olduğu için, ayrıca okunmaya değer.

Din eğitiminin İngiltere’deki devlet okullarında halen zorunlu dersler arasında olduğunu biliyor muydunuz mesela?

Ama aynı eğitimin 1944 yılındaki göç dalgasıyla birlikte ülkeye intikal eden farklı dinlerdeki göçmenleri de kapsayacak şekilde değişikliklere uğradığını... 1988’e kadar Hıristiyan Dini Bilgilerinin ağır bastığını... 1988 sonrası ise din dersi zorunluluğunun sürmekle birlikte 150 civarında yerel din eğitimi danışma konseylerince içerik kazanarak bugünlere geldiğini... Bu asırları aşan tecrübenin, çok uluslu ve çok dinli bir toplumsal yapının çeşitli tartışmalarına rağmen, din eğitimi olsun mu olmasın mı sorusuna kilitlenmek yerine, din eğitimi nasıl olsun şeklinde çözümü tercih ettiğini görmek gerekiyor...

Din dersi, ABD, Japonya ve Fransa’daysa (iki eyaletinde din dersi zorunludur) zorunlu değildir. ABD ve Fransa’da öğrencilerin din eğitimi ihtiyacı dini okullar ve cemaatler tarafından karşılanmakta, dini okullardan mezun olan öğrencilerse herhangi bir önleme, alan kısıtlaması, üniversite tercihinde sınırlama, bazı mesleklere kabul edilmeme gibi engellerle karşılaşmamaktadır. Din eğitimini finanse edenler, ABD ‘de cemaatler, Fransa’daysa bizzat Devlet’tir.

Ülkeler din eğitimi konusunda; kendi tarihi serüvenleri üzerinden çizecekleri hassasiyetlerde, çocuğun ve gencin de insan olmak hasebiyle sahip olduğu, fikir, kanaat ve dini inanç hakkından mahrum edilmeyerek yetişmesini esas alıyorlar...

***

Meselenin yalıtılmış olarak “din”den ibaret olmadığını da zikretmek gerekiyor. İşin bir de ahlaki boyutu var. Ahlaki görgü hasletleri, toplumda yaşıyor olmanın kişiye yüklediği nezaket prensipleri, yurttaşlık bilgisinden kaynaklanan yükümlülükler, sorumluluk bilinci gibi hedefleri nasıl karşılayacağız? Matematikle mi?

Bunu ahlakçılık veya devletçilikle ilzam edeceklere düz ve kısa bir öneri; bir gün anne veya baba olduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız...