Nasýl bir Türkiye istiyoruz

Türkiye’nin bölge politikalarýnda karþýlaþtýðý zorluklar ve özellikle Suriye konusundaki tavrýnýn uluslararasý çevrelerde destek bulmamasý, kimi çevreleri hayli keyiflendirmiþ görünüyor.

Oysa düne kadar iddia þuydu: Türkiye, Batý adýna bölge politikalarý üretiyor, onlar adýna taþeronluk yapýyor ve küresel bir irade adýna hareket ediyor. Bu iddianýn sahipleri, ayný zamanda Ankara’nýn Ýsrail’e karþý var olan direniþ cephesini kýrmaya çalýþtýðýný da öne sürüyordu.

Benzer bir yaklaþým, Arap baharý için de geçerliydi. Bölgedeki halklara özgürlük ve adalet arayýþýný yakýþtýramayan, bu devrimleri tümüyle belli odaklarýn organize ettiðini düþünen zihniyet, þimdi Mýsýr örneðinden hareketle baharýn erken bittiðini söylüyor. Aralarýnda iyiden iyiye kendisini kaybederek ‘Ýhvan boyun eðmeli’ çaðrýsýnda bulunanlar bile var!

Ýlk bakýþta bu iki zihniyetin birbirinden farklý olduðunu düþünebilirsiniz. Gerçekten öyle mi acaba. Birisi Türkiye’yi taþeron olarak görürken, baþka ülkelerin uzantýsý olmaktan sakýnmýyor. Diðeri Batý’yý eleþtiren ya da onu arkasýna almadan ortaya çýkan her hareketi kuþkuyla karþýlýyor, nihayetinde yenilgiyi kabullenip geri çekilmesini istiyor.

Bu anlayýþlarýn birbirinden hiçbir farký yok. Nihayetinde þu veya bu yaklaþýmla Türkiye’yi diz çökmeye davet ediyor ve bunu da kendi iradelerini teslim ettikleri güçler adýna yapýyorlar.

***

Þimdi, bu gayrý ahlaki ve omurgasýz zihniyetin sahiplerine soralým. Mesela ne yapýlmasý gerekiyor. Ýhvan, meþru siyasi haklarýný darbecilere teslim ederek mi mevzi kazanacak? Meydanlarda tarihin en büyük direniþlerinden birisini gösteren milyonlarýn duruþunu yok sayýp ‘Alýn Mýsýr’ý siz yönetin, biz vazgeçtik mi’ desinler. Muhammed Mursi ‘Evet haklýsýnýz, Hamas teröristtir, onlara kapýlarýmýzý açmakla hata ettik’ mi demeli.

Yahut Türkiye Suriye’deki zulmü onaylayýp, “Esad’la yola devam edilmeli, orada yaþayan milyonlarýn temsil edilip edilmemesi önemsiz. On binlerce insanýn katledilmesi unutulmalý” mý demeli.

Ne söylüyoruz, ne öneriyoruz. Mýsýr’da darbeciler hala ayakta diye ya da Þam’daki zalim þehirleri yerle bir ediyor diye zil takýp oynamak niye?

Bir tuhaf yaklaþýmý daha hatýrlatayým yeri gelmiþken. Ankara niye bölgesinde geliþmelerle bu kadar yakýndan ilgileniyor diyenler, Baþbakan Tayyip Erdoðan neden Muhammed Mursi’yle ayný karede görünüyor diye eleþtirenler, hiç sýkýlmadan ‘Türkiye Mýsýr’daki darbeyi neden engelleyemedi’ diye sorabiliyor.

***

Herkes artýk nerede durduðunu ve gerçekte hangi anlayýþla hareket ettiðini ortaya koymalý.

Nasýl bir Türkiye istediðimize artýk karar verelim. Bölgesindeki sorunlarla ilgilendiði için mi suçludur Türkiye? Yoksa birtakým gayrý meþru güçler mevzi kazandýðý için mi kendisine fatura çýkarýlýyor.

Ne zamandýr kendisine sorun dayatýlmasýný beklemeden savunma hattýný geniþletmek suç oldu? Bunu ABD’ye ‘yakýþýr abimize’ diye hak görenler, Ýngiltere, Fransa, Almanya, Rusya için kaçýnýlmaz sayanlar veya Ýran’a ‘Pers diplomasisi’ diye gýptayla bakanlar, iþ Türkiye’ye gelince ‘Bizim ne iþimiz var Þam’da, Halep’te, neyimize lazým Gazze’ ahlaksýzlýðýna sýðýnýyor.

‘La havle’ deyip geçelim. Önceki gün Hakk’a yürüyen Sevgili Mustafa Miyasoðlu’nun dizeleriyle bitirelim ve bu vesileyle kendisini rahmetle analým:

‘Çýkardým kalbini ay ýþýðýna

/ Yýkandý acýnýn en derin izi

/ Belki taþ altýnda kemik ve kül

/ Bilinmez korkunun karanlýk yüzü.’

Kadir Gece’niz mübarek olsun.