“Nasýl kýydý sana o kanlý zâlim?”

KÜRT meselesinin en temel tartýþma konusu, birlikte yaþama iradesine dairdi. Haziran 2015 seçimlerinde HDP için yaratýlan havada bu ümidin payý çoktu. HDP’nin, TBMM çatýsý altýnda bulunmasýnýn tartýþmalarý siyasi bir zemine oturtmasý ve çözüm sürecindeki sükûnetin de etkisiyle meselenin halli yolunda önemli mesafeler kat edilmesi bekleniyordu.

Ýþin böyle bir veçheye bürünmesi PKK’yý ve dolayýsýyla KCK’yý rahatsýz etti. Çözüm sürecinde istiflenen ve sürecin hatýrýna görmezden gelindiði iddia edilen silahlar sökün etti birden. Süreç içerisinde sýnýr dýþýna çýkmasý öngörülenler yer altýndaymýþ meðer. Hendek kazýyorlarmýþ. Böyle doðdu hendek siyaseti.

PKK’nýn bu þekilde çatýþmalarý daðdan þehirlere taþýmasý yöntem deðiþikliði olarak niteleniyor. Nihat Ali Özcan, Milliyet’teki yazýsýnda bu husus üzerinde duruyordu. Amaç, Irak ve Suriye’dekine benzer kantonlar oluþturmak. Güya özerkliðe giden yolu böyle açacaklar. Adýna da özyönetim diyorlar.

Birlikte yaþama azminin zedelendiði açýk. Þu satýrlar Ahmet Ýnsel’in Cumhuriyet’teki “‘Özyönetim devrimi’: Demokratik siyasetle mi, silahla mý?”baþlýklý yazýsýndan: “Diyarbakýr Belediye Eþbaþkaný Fýrat Anlý, ÝMC TV’de, Türk çoðunluðu kast ederek, ‘Aramýzdaki gönül baðýnýn koptuðunu görüyoruz’ dedi.” Yeri gelmiþken Ahmet Ýnsel’in devleti terörle suçladýðýný ancak hendek sorununun nasýl çözülmesi gerektiðine dair net bir þey söylemediðini ekleyelim. PKK, kazdýðý hendeklerle, oluþturduðu yargý ve vergi timleriyle devlet otoritesini tanýmadýðýný ilan safhasýna geçince bunlarýn anlayýþla karþýlanacaðýný mý umuyordu acaba?

HDP içinden bu hendek siyasetine itiraz edecek makul sesler beklediniz mi siz? Ben biraz bekledim, zira hendek maðduru insanlarýn seslerine kulak verirler diye umdum. Bölgeyi iyi bilen birkaç arkadaþýmla konuþtum. HDP’nin %70’leri aþkýn oy aldýðý yerlerde bile desteðin %20’yi geçmediðini söylediler. Bu aralar Abdullah Öcalan’ý merak edeniniz var mý, sesini duyanýnýz? PKK, onun da nefesini kesti galiba... On binleri aþan göç dalgasýnýn bir iç göç mü yoksa birlikte yaþama azminin kýrýldýðýný gösteren bir dalga mý olduðunu kestirmek zor.

Vahap Coþkun Yeni Yüzyýl gazetesinde “Hendeðin hedefi” ve “Hendeðin sanal savunucularý” baþlýklý iki yazý ile hendek siyasetinin açmazlarýný dile getiriyor. Þu noktaya dikkat çekiyor Doç. Coþkun: “PKK’nin yapmasý gereken, öz yýkýma dönüþen bu ölümcül hatadan bir an önce dönmek olmalý.”

Tahir Elçi’nin hendek siyasetine itiraz eden sesinin kýsýlmýþ olmasý ne kadar acý...Dört ayaklý minareye yazýk oluyor derken diðer tarihi eserlerin tahribatýný engellemeyi istiyordu belki. Heyhat... Diyarbakýr yanýyor, Sur yanýyor. Cizre yanýyor. Ýþte karar.com internet sitesindeki yazýsýnda buralardaki tarih hazinelerine dikkati çeken Batman eski milletvekili Emin Ekmen feryat ediyor: “Sur’da 35, Cizre’de 22, Silvan’da 8 eser ya çatýþmanýn göbeðinde veya kýyýsýnda. Dünyada eþi benzeri olmayan eserler bunlar.”Bu eserlerin tahrip olmasýnýn PKK için bir anlamý olmadýðýný hatta o eserlerin yarattýðý ruhaniyetin yok olmasýný bile arzu edeceðini belirtiyor Emin Bey ve þöyle diyor: “Eserler bir rehine kurtarma operasyonu titizliði içerisinde ele alýnmalý. Sabýrla beklenmeli, günler, haftalar deðil gerekirse aylarca beklenmeli.”

Ne çok konu vardý bu hafta yazmak istediðim... Fakat olmuyor sýrayý birisi kapýveriyor. Bu hendek siyaseti Kürt toplumu için de Türk toplumu için de yeni... Bizi bir arada tutan birlikte yaþama iradesi zedelenir mi korkusu öne çýktý zihnimde bu hafta. Sonra kendi kendimi teselli ettim... Bunun gibi nice badireleri atlattý milletimiz diye... Nice celali isyanlarý bastýrýldý diye... Dua ettim Ýnþaallah Davutoðlu Hükümeti demokratik tavrýný korur ve can kayýplarý olmaz diye...

17-25 Aralýk sahtekârlýðýný yazmak vardý... Rüþvet ve yolsuzluk operasyonu adý altýnda geleceðimizi karartacak örtülü darbe giriþimini ele almak tasavvurlarým arasýndaydý... 17 Aralýk hainliðinin hemen arkasýndan burada çýkan bir yazýmda “Hizmet, hezimete gidiyor” demiþtim. Aynen böyle oldu. Þunu yazmak isterdim bir de: Bazý kimseleri bu konuda hesaba çekerken 17 Aralýk öncesi ve sonrasý tavýr ve görüþler dikkate alýnmalý derdim.17 Aralýk’ý yanlýþ bulanlar ve ilgilerini kesenler terör örgütü üyesi ithamýna maruz kalmamalýlar derdim. Bu konu baþka bir zamana kaldý.

Avrupa Birliði ile yeþeren iliþkiler çerçevesinde yeni bir fasýl açýlmasý önemliydi. Bu konuda söylenecek ne çok söz vardý. Mülteci krizi ile uðraþýrken þimdi hendek siyasetinin yol açtýðý iç mülteci krizi ile mi uðraþacaktýk yoksa? Bu konuyu tekrar ele almak isterim...

Arap baharý beþinci yýlýnda. O baharda açan çiçeklerden elde kalan ne? Tunus mu?  Nobel Barýþ Ödülü’nü alan ‘Tunus Ulusal Diyalog Dörtlüsü’ etrafýnda yazmak istediklerim vardý. Ona da sýra gelmedi...

Þimdi gözünüzü yumun. Hayalinizde PKK’nýn yaktýðý Diyarbakýr’daki Fatih Paþa Camii var.  Þevki Beyin Hüseynî makamýndaki eserini Bekir Sýtký Sezgin geçiyor: “Nedir bu hâletin ey meh cemâlim,/ Nasýl kýydý sana o kanlý zâlim!..”