IÞÝD’in militan kadrolarý oradan buradan toparlanmýþ problemli tiplerden oluþuyor. Ama öyle anlaþýlýyor ki örgüt son derece profesyonelce yönetiliyor. Örgütün ne askeri ne de siyasi ve ekonomik operasyonlarýnda acemilik görebiliyorsunuz. Muhtemelen Irak’taki eski Saddam rejimi kadrolarý bir yandan, diðer yandan kýta Arabistaný ve Lübnan’daki belirli çevreler örgütün strateji planlamalarýna destek veriyor. Mesela Suriye’deki iç savaþa katýlýp Esed rejimine karþý savaþmak amacýyla bu ülkeye gelen binlerce “yabancý savaþçý”yý rejim güçlerinin karþýsýna hiç çýkarmadan öncelikle kendilerine ülkede alan hâkimiyeti saðlamak üzere diðer muhalif Ýslamcý gruplarla savaþmaya ikna etmek az bir þey deðil.
Bu arada petrol nakil güzergâhlarý ve rafineri bölgelerinin kontrol altýna alýnmasýný öncelemek de sýradan bir “radikal Ýslamcý” örgütün aklýna gelmesi beklenecek iþler deðil.
Gelgelelim, her iþlerini bu kadar profesyonelce kotaran bu örgütün kameralarýn önünde gerçekleþtirdiði vahþi infaz gösterileri insanýn kafasýný karýþtýracak kadar batýdaki “radikal Ýslamcý terör” þablonuna uygun. (Dolayýsýyla bunlarýn da profesyonelce bir mantýkla gerçekleþtirildiðini düþünmek gerekiyor olabilir!)
Örgüt mesela Türk rehinenin serbest býrakýlmasýnda oldukça politik bir tutum sergiledi. Hem Türk Devleti’yle belirli pazarlýklar yapma þansýný kullandý hem de bu konu üzerinden bölgede ve ülkemiz içinde halkla iliþkiler ve propaganda çalýþmasý yapmaktan geri durmadý. Ancak Ýngiliz ve ABD’li rehineler söz konusu olduðunda politik bir yaklaþým göstermek þöyle dursun, bu ülkelerin halklarý baþta olmak üzere batý kamuoyunu tahrik etmek için yapýlabilecek en ileri þeyleri yaptý. O zamana kadar bu örgütün adýný duymayanlar varsa onlar da duyup öðrendiler. ABD ve Ýngiltere’nin buraya yönelik bir askeri müdahale niyeti yoksa bile oluþturulan kamuoyu sayesinde hükümetler böyle bir karar almaya zorlandýlar belki de.
Oysa diðer batýlý ülkelerin vatandaþlarýný da rehin aldý örgüt ama bunlarýn çoðunu fidye karþýlýðýnda veya baþka türlü pazarlýklar sonucunda serbest býraktý. En azýndan ABD’li veya Ýngiliz olmayan rehinelerin canýna dokunmadý bildiðimiz kadarýyla. Böyle bir durum kasýtla deðil, sadece tesadüfen oluþmuþ da olabilir tabii ama düþük bir ihtimal bu.
Yanlýþ anlaþýlmasýn, olayý komplo teorisine baðlamaya çalýþmýyorum. Tam aksine ilk günden beri meseleyi muhtelif boyutlardaki bölgesel ve ulusal dinamikleri deðerlendirerek çözümlemeye çalýþýyorum. Ama turuncu üniformalar giydirdikleri rehinelerin televizyon kameralarý önünde boðazlarýný keserek yapýlan infaz gösterilerine anlam vermek zor. Bu örgütün militan kadrosunu oluþturan insanlar bunu yapamaz mý? Fazlasýný da yapabilirler elbette. Türkiye’deki Hizbullah örgütünün iþlediði kan donduran cinayetleri unutmadýk. Hayata karþý ümitsiz, dünyaya karþý öfkeli, kendilerine benzemeyen insanlara karþý nefret dolu... yani hasta ruhlu bireyler her toplumda oluyor ve bunlarý insanlýðýn sýnýr çizgilerini aþmaya yönelten fanatizmin çeþitleri her dinde, her ideolojide bulunabiliyor. Adlarý Marksist de olabiliyor (mesela “Kýzýl Kmer”leri hatýrlayýn), pekâlâ Þii, Sünni, Selefi de olabiliyor...
Diyeceðim, IÞÝD bünyesindeki hasta ruhlu fanatiklerin her türlü vahþete imza atmalarý gayet mümkün. Burada anlaþýlmaz olan nokta attýklarý her adýmý belirli bir strateji çerçevesinde planladýklarýný gördüðümüz örgüt yönetiminin dünyanýn en büyük askeri gücünü kendi üzerlerine çekmek için adeta çaba göstermesi... Böyle profesyonelce yönetilen bir örgütün sanki kendi mevcudiyetine son vermek ister gibi anlaþýlmaz bir tutum sergilemesi...
Dediðim gibi, ben bu tablodan bir komplo teorisi çýkarma niyetinde deðilim. Ama isteyen gayet güzel teoriler üretebilir buradan.