Önemli bir deðerlendirmeyi dikkatlerinize sunmak istiyorum. Fransa’nýn ABD Büyükelçisi Gerard Araud, Rusya Devlet Baþkaný Vladimir Putin’in Ukrayna’da Batýlý rakipleriyle poker oynadýðýný ve kazanan tarafýn Rusya olduðunu ifade etti.
Bloomberg’den Indira Lakshmanan’a konuþan Araud, ‘Putin kazandý, çünkü biz Ukrayna için ölmeye hazýr deðildik. Putin ise Rusya’nýn ciddiyetini gösterdi. Tüm riskleri alarak, Batý’ya ‘hodri meydan’ dedi. Biz tabii korkak davrandýk ve Putin, bizleri yendi.’ ifadelerini kullandý. (Kaynak: dunyabulteni.net )
Tuhaf gelebilir, ama bu söyleþide Ukrayna yerine Suriye yazsaydýk, galiba söylenenler yine anlamlý olurdu. Rusya’nýn Suriye konusundaki kazancýnýn, ABD-Fransa hattýnýn ona saðladýðý örtülü destek kadar, kendi stratejik baþarýsýnýn sonucu olduðunu da hatýrlayalým.
Suriye sorununda, rejimin nasýl deðiþeceði, bu deðiþimin sonunda iktidarýn nasýl bir güçler dengesi ile þekilleneceði üzerinde ABD ve Fransa’dan gelen mesajlar baþýndan itibaren zayýf ve belirsizdi. ABD, sorunu kendi cephesinden nasýl gördüðünü bile doðru dürüst tarif etmezken; Fransa, Suriye’ye olan tarihsel ilgisi üzerinden köklü bir rejim deðiþikliðine hep mesafeli oldu. Bu iki duruþun ortak noktasý, Esad sonrasý dönemin bir Ýhvan iktidarýna zemin oluþturmasýndan duyduklarý endiþeydi.
Sonuçta iki önemli aktörün bu konudaki belirsiz ve zayýf duruþu, Suriye’deki rejimin varlýðýný, bir bakýma kendi varlýðý ilan edecek kadar net politikalar izleyen Rusya’nýn elini güçlendirdi. Rusya Dýþiþleri Bakaný, Þam’ý neredeyse ikinci adresi gibi kullandý. Öte yandan Moskova, Suriye’deki rejimi, bölgesel parantezde kendi politikalarýnýn önemli bir sýçrama tahtasý olarak kullanan Ýran’ý da dengede yanýnda tutarak büyük resimde kazanan taraf oldu.
Moskova-Tahran hattýnýn kaba bir ifadeyle küresel-bölgesel ölçekte savunma hattý olarak gördüðü Þam rejimi ise, diðer ‘büyük’ aktörlerin tutarsýzlýðýna oranla son derece saðlam görünen bu hatta varlýðýný korudu. Bu iki ülkeye biraz daha uzaktan Çin’i de eklemek herhalde yanlýþ olmaz.
Putin’in gerek Ukrayna’da, gerekse Suriye konusunda elde ettiði yeni güç, kuþkusuz karþý tarafýn tüm hamlelerini boþa çýkardýðý anlamýna gelmiyor. Ancak Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýnýn ardýndan Rusya’yý geçmiþe oranla sýkýþýp kaldýðý siyasi sýnýrlarla tanýmlayanlar, bir kez daha ve bu kez hayli yüksek bedeller ödeyerek yanýldýlar.
Suriye konusunda baþýndan itibaren bu iki bloktan da farklý bir çizgide duran Türkiye, Þam rejiminin bu haliyle devam edemeyeceði konusundaki politikasýný sürdürüyor. Ayrýca tutarlýlýk açýsýndan bakýldýðýnda da Ankara’nýn özellikle ABD-Fransa bloðundan çok daha doðru bir duruþ sergilediðini de söyleyebiliriz.
Bir doðrusu daha vardý Ankara’nýn. Dönemin Baþbakaný Tayyip Erdoðan ve Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu, Suriye sorununun en ateþli dönemlerinde bile Moskova ile iliþkilerde soðukkanlý ve ileriye bakan bir politika izlediler. Benzer bir iliþki Tahran’la da yürütüldü.
Þimdi Ankara, ‘yeni’ baþlýðý altýnda bir döneme giriyor ve önünde hayli zorlu bir yol haritasý var. Bu dönemin adý yeni olsa da pekçok sorunun varlýðý ve kontrolsüz biçimde karakter deðiþtirmesi, bu zorluðu daha da artýracak gibi görünüyor.
Herkesin büyük bloklarýn çatýsý altýnda ittifak ettiði ve yerinin keskin sýnýrlarla çizildiði dönem çoktan geride kaldý. Artýk bir sorun üzerinde çatýþan iki ülkenin, bir baþka sorun üzerinde ittifak kurabildiði bir zamandayýz. Bu daha fazla beceri istiyor, herþeyi ayný paranteze yazýp rahatýna bakma alýþkanlýðýndan kurtulmayý gerektiriyor.