Nasrallah'ı kim sattı?!

Aksa Tufanı, İsrail mitini yerle bir etmiş, MOSSAD'ın karizmasını fena halde çizmişti.

6 gün sonra bir yılını dolduracak olan saldırılarına rağmen Hamas'ın elindeki rehineleri kurtaramamış olması da İsrail karizmasını çizen bir süreç oldu.

Merhum Heniyye'ye İran'ın en güvenli bölgesinde başarılı bir suikast düzenlemesi; Hizbullah mensuplarını çağrı cihazları ve telsizler üzerinden hedef alması ve Nasrallah'ı kendi korunaklı karargâhında vurması MOSSAD'ın kaybolan itibarını iade eden hasma karşı başarılı istihbarat eylemleridir.

Nasrallah'a düzenlenen suikasttan bir gün önce Suud sermayeli el Arabiya TV kanalına konuşan Şii Molla Muhammed Ali el Hüseyni'nin İran'ın Nasrallah'ı sattığına dair konuşması üzerine medyada bir hayli yorum yapıldı.

Ben de Pazar günü yayınladığım makaleye, 'Nasrallah'ı dostu görünenler satmışa benziyor!' başlığı atmıştım.

Ben İran'ın İslam dünyasına yönelik dış politikasını tasvip edenlerden değilim.

Ancak Nasrallah'ı İran'ın sattığını düşünenlerden de değilim.

Çünkü Hizbullah'a indirilen her darbe aynı zamanda İran'a indirilmiş demektir!

Nasrallah'ı Hizbullah'a sızmış olan dost görünümlü mensuplarının sattığını düşünüyorum.

Her milletten her cemaat ve meşrepten binlerce insanın kol gezdiği Lübnan'da İsrail istihbaratının, örgütlenmiş olması şaşılacak bir şey değildir. Hizbullah'a sızmış olması da şaşırtıcı değildir.

Hele muhaliflerin fırsat kolladığı İran'da örgütlenmiş olması kadar normal bir şey yoktur.

Asıl tartışılması gereken MOSSAD'ın bu yapılanması değil Hizbullah ve İran'ın istihbarat zaafıdır.

İran'ın karşı istihbarat biriminin başındaki adamın bile İsrail'e çalıştığını bizzat İran yetkileri açıklamadı mı?

İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın 'batılı liderlerin ateşkes sözü vermelerine karşılık Heniyye suikastına misilleme yapmadıklarını, aldatıldıklarını!' açıklaması da bu zafiyetin başka bir boyutu!

Kimse o liderler?!

Son saldırılar ve suikastlar İsrail'e itibar ve güç kazandırırken, İran ve Hizbullah'ı kamuoyunu nezdinde iyiden iyiye zayıflatmaktadır.

Medyada, 7 Ekim'de İsrail'in karizmasının çizilmediği, istihbarat zafiyeti göstermediği aksine Aksa Tufanı'ndan haberdar olduğu, Hamas'ı durdurmak için hiçbir şey yapmadığı, Hamas'ın saldırısını tamamlamasını beklediği, akabinde uzun zamandır hazırlandığı ve kendisi için hazırlanan plânı devreye soktuğu şeklinde yorumlar da görüyoruz.

Bu yorum MOSSAD'ı mitleştirmekten öte bir anlam taşımıyor.

Çünkü İsrail 7 Ekim'den sonra kurulduğu günden beri dünya kamuoyundaki desteğini en çok kaybettiği ve Filistin devletinin kurulmasının en güçlü talep edildiği bir süreç yaşadı.

Bir yıldır sürdürdüğü katliam ile İsrail dostları tarafından bile savunulamaz duruma düştü.

Filistinliler bile onca kayba rağmen Filistin davasının dünya gündemine en güçlü şekilde bu süreçte oturduğunu söyleyerek Aksa Tufanı'nı savunmaktadır.

MOSSAD'ın da yanılacağını ve hata edebileceğini kabullenmek neden bu kadar zor ki?

Benzer hatayı Halid Meş'al'e Ürdün'de düzenlediği suikastta da işledi ve bedelini de başta Ahmet Yasin olmak üzere kimi Filistinli esirleri salıvererek ödedi.

Bence İsrail son saldırılarla 7 Ekim'de çizilen karizmasını kurtarmış ve kaybettiği itibarını yeniden kazanmıştır.

Ve bu olaylar üzerinden bölge ülkelerini açıkça tehdit ederek genişleme politikasını sürdürmektedir.

İşte bu bağlamda ben Hizbullah'a düzenlenen saldırıların aslında doğrudan İran'a yönelik olduğunu dolaylı olarak da tüm İslam dünyasını tehdit ettiğini düşünüyorum.

O yüzden de meseleye Hizbullah'ın ya da İran'ın mezhepçi politikaları zaviyesinden bakmıyorum.

İsrail'in batı emperyalizminin ileri karakolu olarak tüm bölge ülkelerini tehdit ettiğini; bu son saldırılarla sadece Hizbullah ve İran'ın değil İslam dünyasının itibarını yerle bir ettiğini düşünüyorum.

O yüzden de İsrail'in mutlaka durdurulması gerektiğini bunu da vakit çok geç olmadan bölge ülkelerinin yapması gerektiğini düşünüyorum.

Bu sinmişlik, eziklik ve tepkisizlik devam ederse yarın Lübnan'dan sonra sırada başta Suriye olmak üzere diğer bölge ülkelerinin bulunduğunu öngörüyorum.

Türkiye'nin de hedefte olduğunu unutmamak gerekiyor.

Olması gereken şudur: Sınırdaş olduğu için fiili müdahale etme imkânlarına sahip olan devletler müdahale kararı alacak ve Türkiye dâhil bölge ülkeleri onlara destek verecek.

Sadece böylesi ciddi biri karar bile İsrail'i durdurmaya yetebilir.

Efendim kapsamlı bir savaş çıkarmış.

Şu anda yok mu öyle bir savaş?