NATO – FETÖ

Londra’daki NATO zirvesinde, başta Fransa, Türkiye’nin üyeliği bir problem olarak gündeme getirildi. İngiliz Times 3 Aralık’ta yayınlanan başyazısında, “NATO'nun uyum içinde olmasına en büyük tehdit Erdoğan'dan geliyor. Onun Rusya Devlet Başkanı Putin'le yakınlığı ittifak için bir tezat” dedi. Daha ağır ifadeler de var. 

Batı, güçlenen Türkiye’yi bölgesinde ve Avrupa’da kendisi için ciddi bir tehdit olarak görüyor. 

Bu açıdan FETÖ’nün 15 Temmuz ihanetini, daha önceki askerî darbelerden farklı olarak en tehlikeli darbe teşebbüsü olarak bilmeliyiz. 

Bugün yargılamalarda ve itiraflarda ortaya çıkan asıl gerçek, FETÖ’nün bir Haçlı taşeronu olduğudur. 

Bunu bizzat FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, darbe girişiminden bir ay sonra 20 Ağustos 2016’da yayınlanan görüntülü videoda şöyle itiraf etmişti: 

“Haçlı'nın ülkenizi işgal etmesi çok tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onlar arasında kırmızıçizgiler vardır. Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler. İlişmemiş Haçlılar…” demişti. 

Bu sözlerin, FETÖ’nün ikinci bir darbe teşebbüsü için talimat olduğu besbelliydi. Bugün kriptonun kriptosu FETÖ’cülerin (ki, İçişleri Bakanı Soylu, sayının 26 bin olduğunu açıkladı) ve TSK içinde halen görevde olan -ankesörlü telefon kayıtları ile ortaya çıkanların- (15 Temmuz’a karışanların üç katı) FETÖ’cünün varlığı, bir ikinci darbe hazırlığının hangi boyutlarda olduğunu anlamamıza yeter… 

FETÖ elebaşı Gülen bu ikinci darbe girişimi için en çok NATO’ya güvendi. 

Bunu da çaresizliğin travması ile açıkça söyledi. 

16 Mayıs 2017’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, resmi ziyaret için ABD’ye adım attığı gün Washington Post gazetesi Gülen’e yazı yazdırdı. 

Zamanlama, Türkiye’ye kurulan kumpasın belgesiydi. Yazıda Gülen "İslami bir âlim, vaiz ve sosyal savunucu" olarak lanse edildi. 

FETÖ elebaşı, Erdoğan'ın ülkeyi yönetmesinin "Türkiye’yi ilgilendiren basit bir iç mesele" olmadığını söylüyor, NATO’ya acil müdahale çağrısı yapıyordu. “Türk demokrasisi tehlikede. Türkiye’ye baskı yapılmalı,  NATO üyeliğinin gerektirdiği demokratik normlara uyması istenmeli" diyordu. 

Londra’daki zirveye evet, FETÖ-NATO irtibatları açısından da bakmalıyız. 

NATO'nun Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Orgeneral Curtis Scaparrotti, darbe girişiminden 4 ay sonra Türkiye'nin Brüksel'de görevli subayları görevden uzaklaştırmasının ittifakı "zayıflattığını" söyledi. Scaparrotti, "NATO'daki görevlerinden uzaklaştırılan subayların 15 Temmuz'da yer aldığına inanmadığını" da söyledi. 

Bu rahatsızlığın sebebi belliydi. Çünkü 9 Aralık 2016’da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturmada NATO’da görevli TSK mensubu 462 subaydan 237’si hakkında 'FETÖ'den adli ve idari işlem yapıldığı öğrenildi. 

Bu subaylardan 200'ünün "Geri dön" çağrısına uymadığı belirtildi. 

Halen Almanya, Hollanda, Belçika, Yunanistan, İtalya, İngiltere, Amerika, İspanya, Avusturya ve Norveç'te firari FETÖ’cü subaylar bulunuyor… 

Şüphelilerden 58'inin eşlerinin ismi de FETÖ'nün soru hırsızlığına yönelik yürütülen 2010 KPSS soruşturmasında geçiyor. 

ABD ve Avrupa’da siyaset-medya işbirliği ile Erdoğan ismi üzerinden Türkiye’ye büyük bir saldırı var. Buna, başını CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun çektiği içerideki bir odağı da eklemek lazım. 

Dışarı ile birlikte aynı şeyleri söylüyorlar: 

“Türkiye otoriterleşiyor”,“Tek adam yönetimine seyirci kalınamaz”, “Türkiye’de muhalifler eziliyor”, “15 Temmuz kontrollü darbedir”… 

“Türkiye yönetilemiyor” algısı için NATO müdahalesi dâhil her şeyi göze alıyorlar.