NATO, 1949 yýlýnda, Hristiyan ülkeler tarafýndan “Haçlý ittifakýnýn silahlý gücü” olarak kurulmuþtur, sembolü de “yýldýzlaþtýrýlmýþ Haç”týr. Nitekim NATO o dört köþe yýldýzýn iþaret ettiði þekilde, dünyanýn dört bir yanýna askerî birlikler konuþlandýrýrken ayný zamanda “askerî misyonerler” de göndermektedir. Bu misyonerler hem Türkiye dýþýnda tamamý Hristiyan ülkelere mensup askerlerin dinî ihtiyaçlarýný karþýlamak hem de Hristiyanlýðý yaymakla görevlidir.
Her ne kadar 29 üyesi var ise de bütçenin yüzde 75’ini doðrudan Amerika karþýladýðý için NATO=ABD þeklinde düþünmek daha doðrudur.
NATO asla bir savunma paktýndan ibaret deðildir. Amerika, üye ülkelerin savunma sanayilerini ve askerî güçlerini NATO üzerinden kontrol etmekte ve bu sayede, 28 ülkenin iç ve dýþ politikalarýný çerçevelemektedir. Yani Amerika NATO sayesinde, üye ülkelerin ordu ve istihbarat teþkilatlarýný dizayn etmekte, hatta uzaktan yönetmektedir. Son dönemde Türkiye’ye yönelik aþýrý öfkenin sebebi, izlediðimiz dýþ politika ve savunma stratejisiyle bu kýskacýn dýþýna çýkma çabamýzdýr.
Darbelerin anasý NATO...
NATO’nun ilk yýllardaki hedefi komünizm fýrtýnasý idi ki, Türkiye’nin üyeliði de bu ortak tehdidin getirdiði bir mantýk evliliðiydi ama bu iliþki Türkiye’yi hiç mutlu etmedi.
Çünkü, tehditleri bertaraf etmek için girdiðimiz NATO, bizim için “asýl tehdit kaynaðý” oldu. “Dýþ düþmanlardan korusun” diye üye olduðumuz NATO 27 Mayýs 1960, 12 Eylül 1980 ve 28 Þubat 1997 darbelerini organize etmiþ, 15 Temmuz’da ise gizli iþgal planýný devreye sokarak “dýþarýdaki düþman”ýn yapamadýðý hýyaneti yapmýþtýr. NATO karargahlarý “Türkiye’yi nasýl çökertiriz” sorusuna cevap arayan, bunu planlayan ve uygulayan merkezlere dönüþtü. Bizi temsil etmeleri için gönderdiðimiz Kemalist ve FETÖ’cü subaylar ise týpký Jön Türk satýlmýþlarý gibi “onlarýn çocuklarý” olarak dönmüþlerdir.
Üye olmayan Ýsrail’in NATO’daki kontrol gücü, Türkiye’den kat kat fazladýr. Çünkü en kritik noktalara yerleþtirilmiþ Siyonistlerin asýl görevi Ýsrail’in menfaatlerini gözetmektir.
NATO’nun maskesi düþtü
“Görünen düþman”ýn yok olmasýyla, NATO’nun maskesi düþtü ve gerçek kimliði olan “Haçlý ruhu” ortaya çýktý. Bunu da gizlemeyen örgüt, 1990 yýlýnda Ýskoçya’da yapýlan NATO zirvesinde, Ýngiltere Baþbakaný Thatcher’ýn “NATO’nun yeni düþmaný Ýslam’dýr”sözleriyle dünyaya ilan etti.
Nitekim ilk askeri tatbikatta “düþman kuvvetleri” için, Kýzýlordu’yu temsilen kullanýlan “kýrmýzý”dan, Ýslamiyet niyetine “yeþil”e dönüþmüþ, böylece Haçlý Seferleri’ndeki Tapýnak Þövalyelerinin görevini, “NATO askerleri” resmen üstlenmiþti.
Bunu kamufle için “NATO’nun hedefi Ýslam deðil, Ýslamî terördür” yalaný kullanýldý. Oysa kendilerine “Müslüman görüntüsü” vererek Ýslamiyet’i kemiren teröristler, bizzat Batý tarafýnda üretilip kullanýlmakta olup, asýl maðdur Müslümanlardýr.
Daha doðrusu Haçlý-Siyonist ittifaký, Sovyet tehdidinden sonra “Ýsrail’in güvenle geniþlemesi” hedefini yönelik küresel bir operasyon baþlattý. NATO’nun patronu Amerika kýsaca “Ýslam dünyasýný hallaç pamuðu gibi atacaðým” diyordu. Bunun gerekçesi de, birkaç ahmaðýn gerçekleþtirdiði “11 Eylül saldýrýlarý”nda; 3 bine yakýn sivil feda edilerek oluþturuldu.
Terörle savaþacaklardý, kanka oldular
ABD BaþkanýW. Bush’un, “Bizim yanýmýzda olmayan terörün yanýndadýr” sloganýyla Ýslam dünyasýna karþý baþlattýðý harekâtýn ilk hedefi olan Afganistan’ý 18 yýlda bitirdikten sonra, “savaþmak için” gittikleri Taliban ile masaya oturdular. 2003'te “kimyasal silah var” yalaný ile Irak'ý iþgal ettiler, milyonlarca Müslüman öldü, Irak yerlebir oldu ve halk birbirini yer hale geldi. Demokrasi getirmek için(!) girdikleri Suriye’nin hali ise ortada. Afganistan ve Irak iþgallerini bizatihi Baþkan Bush “Modern Haçlý Seferleri” olarak nitelemiþtir.
Özetle, 2001’de terörle mücadele(!) için yola çýkan Amerika, þimdi terör örgütleriyle omuz omuza Müslümanlarla savaþmakta; bunu da NATO ile yapmaktadýr.
Bu yüzden Türkiye’yi hiçbir zaman gerçek üye olarak görmemiþ, sadece kullanmak istemiþlerdir.
New York’un göbeðindeki sun’i saldýrýlar yüzünden NATO’yu devreye sokarak dünyaya savaþ açan Amerika, en büyük risk altýndaki NATO üyesi olan Türkiye’nin yýllardýr boðuþtuðu terör örgütlerine karþý kýlýný bile kýpýrdatmadýðý gibi onlarla ittifak yapmýþtýr. Türkiye’yi, NATO’nun hasmýna yakýn olmakla eleþtirirken, kendisi Suriye’deki üsleri NATO müttefikine deðil, hasmýna teslim etmiþtir. Çünkü Haçlý ittifaký her ittifakýn üzerindedir. Müttefikimiz Almanya’nýn komutanlarý, Kudüs’ü Ýngilizler iþgal edince zil takýp oynamýþlardý.
Önce dürüst olmalý
NATO gerçekten kendini güncellemeli ve bu kirli oyuna son vermelidir.
“Ýslamî terör” diye bir problem yoktur. Her toplumda olabileceði gibi Ýslam dünyasýnda da radikaller olabilir ama bunlarý kullanan yine emperyalist Haçlýlar’dýr. Günümüzde insanlýðýn ve barýþýn karþýsýndaki en büyük tehdit, Haçlý-Siyonist ittifakýn; ulusal çýkarlarý için “devletleþtirdiði” terör örgütleridir. Onun için NATO gerçekten kuruluþ amacýna hizmet etmek istiyorsa Müslümanlarý teröristleþtirme çabalarýndan vazgeçip, gerçek teröristlerle mücadele etmelidir.
Dünyanýn asýl problemi “Radikal Hristiyanlar”dýr ve daha da vahimi, bugünkü Avrupa ve Amerika’yý bu radikal Hristiyanlarýn yönetiyor olmasýdýr. NATO’yu oluþturan devletler gerçekten barýþ istiyorsa önce kendileri “Haçlý” zihniyetini býrakýp, terör örgütlerine “terör örgütü” muamelesi yapmayý öðrenmelidir.
Bütün bunlar, “NATO’dan çýkalým” sonucu doðurmamalýdýr. Asýl o zaman Türkiye, NATO’nun açýk düþmaný olur ki, “Radikal Hristiyanlar”ýn amacý da budur.