Önce, baþlýktaki “yaratmak” kelimesini görüp, yazýyý okumadan sosyal medya üzerinde saydýracak arkadaþlara bir hatýrlatma: “Dünyevi” bir konudan söz ediyoruz, konunun ilahiyatla bir ilgisi yoktur, esasen, “beþeri” zeminde “yapma” fiilinin karþýlýðýdýr ama cümleye oturmuyor, anlayýn ve klavyelerinizden uzak durun, olur mu? Sosyal medya bizi bu hale getirdi, konuya girmeden “yanlýþ anlamalarý” önlemek için detayý izah etmek zorunda kalýyoruz, neyse…
Ýnsanlýk, “terörle mücadele” kavramýyla “teröristle savaþma” uygulamasýnýn birbirine planlý bir þekilde karýþtýrýldýðý dönemden geçiyor.
“Terörle mücadele” anahtar bir kavramdýr: Meþru güçler, yani devletler bir araya gelir, neyle mücadele edildiðini tanýmlar, kriterlerini oluþturur ve bu kriterler çerçevesinde ortak bir mücadele yürütürler. Teröre zemin oluþturan “sosyal bataklýk” noktalarýnýn uzun vadeli planlama ile kurutulmasý, terör örgütlerinin finans kaynaklarýnýn önlenmesi, terörü dýþ politikalarýnýn uzantýsý olarak kullanan devletlerin kara listeye alýnmasý, bu örgütlere silah akýþýnýn durdurulmasý ana unsurdur.
Bu, geniþ çaplý askeri-mali-istihbari koalisyon gerektir, devletlerin karþýlýklý baðýmlýlýðýný ve sorumluluklarýný bir merkezde toplar.
Günümüzde bu yapýlmýyor. Neden? Çünkü emperyalist/hegemonik güçler “terörle mücadele” kavramýný “teröristle savaþa” indirgeyerek, bu savaþ üzerinden güç devþirmeyi ve “vekil örgütler” üzerinden birbirleriyle savaþmayý tercih ediyorlar.
ABD’nin YPG/PKK ile ittifakýný, Rusya’nýn “devlet dýþý milis güçler” Hizbullah ve Haþdi Þabi gibi örgütlerle omuz omuza savaþmasýný, PKK’nýn renklerinin Avrupa’daki parlamentolara taþýnmasýný, bir takým Türk siyasilerin de YPG/PKK'ya bir türlü “terörist” diyememesini bu açýdan deðerlendirin.(Bu mantýkla Mihraç Ural’ýSoçi’de görür, seçim kazanmýþ Hamas’ýn liderini terörist listesinde bulur, halkýna karþý kimyasal kullanmýþ olan dikta-terörist Beþar’la “el sýkýþýn” çaðrýlarýný da hayretle izlersiniz.)
“Terörizmle mücadele” esas olsa, terör örgütlerinin bir numaralý finans kaynaðý olan uyuþturucu madde pazarý, bu ölçüde büyük meblaða ulaþýr mýydý, geçiniz…
Uyuþturucu-silah ticareti, terörizmle mücadele ettiklerini ileri süren “küresel güçlerin” istihbarat örgütlerinin desteðinde sürüyor, bilin!..
Türkiye çok önemli iþ baþardý: 1- Baðrýna taþ bastý, 3 yýllýk çatýþmasýzlýk sürecinde terörün zemin yakalamaya çalýþtýðý bölgedeki halka istikrarýn günlük yaþamý açýsýndan ne kadar önemli olduðunu gösterdi, 2- Terör baðlantýlý bir partinin oylarýnýn yükseltilmesine dönük manevralara ses çýkarmadý, sivil siyasetin kalýcý çatýþmasýzlýðý saðlamasýnýn yolunu açtý, 3- Demokratikleþmenin PKK’nýn iþine gelmediðini, HDP’nin de Kandil’den kopamadýðýný Kürt vatandaþlarýna gösterdi, 4- Hendek-barikat savaþýyla topraklarýný temizledi, önemlisi, terörle mücadeleyi sýnýrlarýnýn dýþýna taþýmayý baþardý, 5- Uyuþturucu madde ile mücadeleyi terörle mücadelenin merkezine oturttu, örgüt finansal açýdan nefes alamaz hale geldi, 6- 23 ili ekonomik teþvik uyguladý, “sosyal saatli bombanýn” tik-taklarýný durdurdu...
Nihayetinde 10 bin teröristin olduðu belirtilen küçük bir coðrafyaya meþru ordusunu ve Suriye’nin meþru silahlý güçlerini soktu, “teröristle savaþ öyle olmaz, böyle olur"u tüm dünyaya gösterdi.
Þimdi, herkes, “kendi teröristini koruma” telaþýnda, homurdanýp duruyor.
Beyazsaray Güvenlik Baþdanýþmaný McMaster ile Dýþiþleri Bakaný Tillerson telaþ içinde Ankara yolundalar. Aslýnda, mücadele etmekten çok “teröristle savaþa” yatýrým yapan bir devletin sýkýþmýþlýðýný yaþýyorlar. Bu politika, Amerikan halkýnýn ulusal çýkarlarýnýn aksine, sürekli “düþman biriktiren” yapýya sahip. Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Filistin, Ýran... Hepsi “tehdit listesinde...” Washington’daki “Siyonist savaþ lobisi” bunlara Pakistan ve Türkiye’yi de ekleme sevdasýnda, vampirlik böyle bir kavram…
Amerikan medyasý küçük bir ülkenin, Ýsrail’in kontrolü altýnda, zavallý Amerikalýlar, “Ýran veya Pakistan beni hangi gücüyle tehdit ediyor, Türkiye gibi saðlam bir NATO müttefiki nasýl oluyor da düþman ilan ediliyor” sorusuna ulaþamýyorlar.
11 Eylül 2001 saldýrýlarýndan sonra Bush’un “ya bizimlesiniz ya da düþman” sözüyle baþlayan süreç, Trump’ýn “önce Amerika” sloganýyla buluþunca ortaya çýkan tablo budur: Amerikan vergi mükelleflerinin paralarýný “yerel savaþlarda” teröristlere peþkeþ çeken ve sürekli düþman biriktiren bir süpergüç(!).. Geçmiþ olsun…