NATO Şanghay’ın neresine düşer?

Başbakan Tayyip Erdoğan Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye muamelesinden mutlu değil. Kim mutlu ki? Bu sebeple zihninin alternatif arayışlarına gidip geldiğini biliyoruz Başbakan Erdoğan’ın... Kanal 24 programında daha önce değindiği bir alternatifi yeniden gündeme taşıdı: Rusya ve Çin’in merkezinde bulunduğu Asya ülkelerinden oluşan ‘Şanghay Beşlisi’...

Olur mu? Olur elbette. Olmalı mı? Türkiye gibi bir ülkenin Asya’yı gözden çıkarması herhalde düşünülemez; ancak AB perspektifinden koparak gerçekleşecekse bu, olmamalı... AB üyesi olsak bile Şanghay Beşlisi ile yakın durmakta yarar var. ‘Stratejik derinlik’ de bunu gerektiriyor...

Daha önce de yazdığımiçin ‘çift dikiş’ gibi gelebilir; yeniden konuya dönüşüm işin içine NATO boyutu sokulması yüzünden... ABD dışişleri bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland,Başbakan Erdoğan’ın arayışıyla ilgili bir soruya cevap verirken, “NATO üyesi bir ülke için ilginç bir talep” demiş dudağını bükerek... Bizde de bazıları bunun sonunda NATO’dan çıkmayı gerektireceği iddiasındalar...

İşin açıkçası, Başbakan Erdoğan’ın alternatif arayışına AB’nin yetkili ağızlarından biri cevap verseydi daha anlamlı olurdu. Türkiye’nin önüne sürekli engel çıkarmalarının, Rumlar için düşünmedikleri ‘Kıbrıs’ta çözüm şartı’nı dayatmalarının hesabını sorabilirdik o zaman...

NATO’yla Türkiye’nin Şanghay üyeliğinin ne ilgisi var?

2. Dünya Savaşı benzeri büyük tahribatların gerçekleşmesini engellemek için Sovyet Bloku’na karşı Avrupa’da oluşturulmuş Batı’nın savunma gücü değil mi NATO? Duvarın yıkılmasıyla birlikte NATO’nun kuruluşta öngörülen işlevi de ortadan kalkmış oldu. İlk oluşturulduğunda hiç düşünülmemiş yeni bir misyonu benimsemiş görünüyor NATO bugün...

Misyonu için sınırlarını genişletiyor, düne kadar ‘düşman’ algısı içerisinde bulunan eski Varşova Paktı ülkelerini de üyeliğe alıyor NATO; üye olmayan ülkelerle stratejik ortaklıklara girmeyi uygun buluyor. Rusya’yla da bu kapsamda (‘Partnership for Peace’ programı) 1994’ten beri sürekli dirsek teması halinde. 2002 yılında da ‘NATO-Rusya Konseyi’ kuruldu.

Sınırlarına dayanan bir askeri örgütün varlığından rahatsızlık duyması doğal Rusya’nın; o da bu sebeple NATO’nun açılımlarını kaygılı bir ilgiyle izliyor. Kaygıyı ortadan kaldırmak için başlatılan girişimlerin uzağında durmuyor, düşmanca sesler çıkartmıyor... NATO da Rusya’yı çok fazla tedirgin etmeyecek bir üslubu hayli zamandır benimsemiş durumda.

Tayyip Erdoğan’ın ‘Şanghay Beşlisi’ çıkışı sonrasında NATO’yu gündeme taşıyanlar bunları bilmiyorlar mı? Biliyorlar elbette. Kendisiyle yakın ilişki kurma derdi bulunan komşusu Türkiye’nin NATO’daki varlığını Rusya bir güvence olarak görüyordur; bunun da farkında olması gerekir aynı yorumcuların...

NATO’da Rusya’nın da üye olmasını isteyen ülkeler var; Rusya da ihtimali bütünüyle dışlamıyor, kategorik olarak reddetmiyor.

Buna rağmen NATO kartının öne sürülmesi ilginç; olağanüstü ilginç hem de...

AB üyesi olabilmesi için Türkiye’nin NATO’da bulunması bir artı değer teşkil etmiyorsa, AB üyeliği olmayacak diye başka işbirliği arayışlarına girmesine NATO üyeliği neden ters düşsün ki? Bu mantıkta ciddi bir yanlışlık var.