NATO adýna açýklama yapan Genel Sekreter Rasmussen, ilk kez NATO’nun Suriye rejimi karþýsýnda yer aldýðýný ima eden bir açýklama yaptý. NATO’nun Esad rejimi yanýnda yer aldýðýný açýklayacak hali yoktu, ama herhangi bir þekilde açýk tutum sergilememeyi tercih edebilirdi.
NATO açýsýndan sorun sadece Suriye olsaydý, Libya hatasýndan sonra muhtemelen açýk bir pozisyon almaktan imtina edilirdi. Ancak Suriye rejiminin þiddetle kýnanmasý ve olanlarýn kabul edilemez olduðunun vurgulanmasý söz konusu ve bu da NATO’nun Suriye’yi destekleyen ülkelere yönelik bir ifadesi.
Hatýrlanacaðý üzere geçtiðimiz haftalardan itibaren Rusya Suriye konusundaki destekleyici açýklamalara muhaliflerden yana olanlarý suçlayýcý hatta üzeri kapalý tehdit edici açýklamalar eklemeye baþladý. Bu tutum, önce Ýran ardýndan da Suriye yönetimini oldukça cesaretlendirmiþ olmalý ki, bu ülkeler doðrudan tehditler savurur hale geldiler; hedefe de büyük ölçüde Türkiye’yi koydular. Üstelik Türkiye sadece siyasi bir hedef haline gelmedi, doðrudan militer mücadele alanýna dönüþtü.
Açýklamanýn hedefi
Rusya çok açýk biçimde ABD ve müttefiklerinin, ki bu müttefiklerin tümü NATO üyesi de deðil, Suriye üzerinden Ortadoðu’da daha fazla alan kaplamalarýna izin vermeyeceðini beyan ediyor, Rasmussen de ABD ve müttefiklerinin bu tehditlere pabuç býrakmayacaðýný söylüyor. Bununla birlikte, tampon bölge, uçuþa yasak bölge, insani koridor ya da baþka somut konularda NATO’nun ne tür bir tutum içinde olduðu açýk deðil. Diðer bir ifadeyle laf çok, iþ yok. Bu durumun Rusya’nýn daha rahat davranmasýný saðladýðý söylenebilir.
Bununla birlikte, Rasmussen’in yaptýðý açýklamada Rusya’ya laf yetiþtirmekten daha dikkat çekici bir konu vardý ve o da Türkiye ile ilgiliydi.
Açýklamaya göre NATO Türkiye’yi Suriye’ye karþý korumaya ve savunmaya hazýr.
Bir yanýyla Türkiye NATO üyesi olduðu için zaten savunma ortaklýðý içindedir ve Rasmussen malumun ilanýný yapmýþtýr denebilir. Ama bilindiði gibi, üyelerden birisinin saldýrýya uðramasý otomatik olarak ittifaka yapýlmýþ saldýrý sayýlmaz. Dolayýsýyla Rasmussen 5. maddeye yani saldýrý olursa NATO’nun devreye girebileceðine iþaret ettiði sanýlmasýn, anladýðýmýz kadarýyla bu yönde bir niyet bulunmuyor.
Açýklamanýn içeriði
NATO’nun hangi durumda Türkiye’yi saldýrýya uðramýþ sayacaðý, PKK’yý tam olarak nereye oturtacaðý, saldýrýyý tanýmlasa bile nasýl koruyup kollayacaðý pek açýk deðil. Suriye’ye müdahale yapýlmayacaksa NATO askerileri gelip Türkiye’nin Suriye sýnýrýna mý yerleþecekler? Muhtemelen kast edilen bu deðil.
NATO Genel Sekreteri, esasen Türkiye’nin kollanmak ve savunulmak zorunda kalacaðýna dikkat çekiyor. Bu, terör yoluyla yapýlan saldýrýlarý deðil doðrudan bir devletin ordusu tarafýndan yapýlacak saldýrýyý ima ediyor gibi gözüküyor. Eðer kast edilen Suriye yönetiminin sonunda Türkiye’ye saldýracaðý, füze ya da bomba göndereceði ise, ya bu ihtimal giderek artýyor, ya Türkiye’de böyle bir ihtimal olduðu havasý artsýn isteniyor ya da ABD, NATO ve Türkiye üzerinden hasýmlarýný tehdit ediyor demektir.
Meselenin kollama kýsmý, artan sýðýnmacý konusunu kapsayabilir; tabi mülteci statüsü konusu aþýlmaksýzýn bu ne kadar ortaklýk dayanýþmasýna konu olabilir, o ayrý. Ancak Türkiye’yi savunmaya hazýr bir NATO olduðunu bilmek içimizi rahatlatmaktan çok dehþete düþmemize neden oluyor. Zira Suriye’ye müdahale etmenin yolu olarak, Türkiye’nin saldýrýya uðramasý ve bunu da Suriye rejiminin yaptýðýnýn düþünülmesi isteniyor olabilir.