Rahmetli Celal Bayar, 70’li yýllarýn sonuna doðru iþi iyice abartmýþtý: “Bu kýþ komünizm gelecek...”
Soðuk savaþ döneminin biricik paranoyasýydý komünizm.
Mütemadiyen bu “tehlike”ye iþaret eden ve propaganda çarklarýný iþleterek bütün bir Türkiye sosyolojisini zehirleyen (daha doðrusu “üretilmiþ” tehlikeye karþý halký alesta tutan) müstevli, geri planda “baðýmlýlýk iliþkisini” perçinleyecek müdahalelerde bulunuyordu...
Etkisiz kaldýðýnda, son çareye baþvurup darbe yaptýrýyordu.
Bütün darbelerimizin arkasýnda müstevlinin parmak izlerini görürsünüz.
Hepsi de CIA laboratuarlarýnda üretilmiþ ve sahneye konulmuþtur.
En “ulusalcý/yurtsever” bilinen 27 Mayýs darbesinin arkasýnda bile Amerika vardýr. Darbe bildirisindeki “NATO’ya baðlýyýz” taahhüdü durumu fazlasýyla özetliyor.
Eskiden darbecilerin mottosuydu.
Þimdi kuruluþunu tamamlamýþ siyasi partilerin mottosu haline geldi: “NATO’ya baðlýyýz.”
Devri iktidarlarýnda bize birtakým iyilikler yapacaðýný söyleyen Meral Akþener’in partisi, ilk, NATO’ya baðlýlýk taahhüdüyle çýktý görücünün karþýsýna. NATO konusunda bir karar deðiþikliði ya da müttefiklerimizi rahatsýz edecek bir niyet mi vardý ki, Meral Haným terör örgütlerini silaha boðan müstevliyi temin etme yoluna gidiyordu? Burasý anlaþýlabilmiþ deðil...
Þurasý da henüz anlaþýlamadý:
Devlet Bahçeli’ye karþý giriþtiði iktidar mücadelesinde, yayýn karargâhý olarak FETÖ’nün televizyon kanallarýný seçen ve o mecralarda yaptýðý yüksek volümlü konuþmalarla “milletimizi” taahhüde boðan Meral Akþener “çok yakýnda” iþlerin deðiþeceðini söylüyordu. “Ben Baþbakan olacaðým” diyordu ve ekliyordu:“Yoo, bu böyle gitmeyecek, 15 Temmuz’dan sonra iþler deðiþecek?”
Ne olacaktý 15 Temmuz’da?
O tarihte bir “seçim” ya da “kongre” bulunmadýðýna göre, iþler nasýl ve hangi araçlarla deðiþecekti?
Kim deðiþtirecekti?
Meral Haným bu soruya cevap vermedi.
Defaatle sorulduðu halde, o mevzulara hiç girmedi.
Kaderin garip cilvesine bakýn ki, Meral Haným’ýn “deðiþim tarihi” olarak gösterdiði 15 Temmuz’da bir darbe giriþimi yaþandý. Darbeci konseyin ismi de, Meral Haným’ýn diline pelesenk ettiði ve her toplantýda tekrarladýðý “Yurtta Sulh” idi.
Ýlginçtir, bu garip “örtüþme” hiçbir cumhuriyet savcýsýnýn ilgisini çekmedi.
Neden çekmedi?
Burasý da anlaþýlabilmiþ deðil.
Bu uzun girizgâhý yapmamýn nedeni þu:
Meral Akþener yandaþý bir gazetede imzasýna rastladýðýmýz ama baþkalarýna “yandaþ” diye sataþmaktan çok hoþlanan akademisyen bir dostumuz, dün, ABD’yle gerilen iliþkilere gönderme yaparak, “15 Temmuz benzeri giriþimlerin yaþanabileceðini” yazdý. Kendince birtakým gerekçeler de sýraladý.
Esasýnda haklý gerekçeler...
Bütün darbelerin patent sahibi Amerika yeni bir darbe yaptýrmak isteyebilir.
Nitekim bunu istediðini gizlemiyor. Dikkatli ve müteyakkýz olmak lazým...
Fakat, bizi ihtimal dâhilindeki bir tehlikeye karþý uyaran ve doðru noktalarýn altýnýz çizen dostumuzun mantýk örgüsünde biraz tuhaflýk var.
Sanki, “Meral Akþener’i iþbaþýna getirelim ki, yeni bir 15 Temmuz yaþanmasýn” diyecek de, diyemiyor...
Meral Akþener’in yönettiði bir ülkede Amerika darbeye gerek duymayabilir. Ýþlerini darbesiz de halleder. Mümkündür.
Ýyi de, bunu Meral Haným’ýn “artý” hanesine mi yazacaðýz?
Eski Baþbakan Davutoðlu’na danýþmanlýk yapan “nezahet özürlü” entelektüel de buna benzer laflar ediyordu: “Mayýs ayýnda Baþbakan deðiþmeseydi 15 Temmuz yaþanmazdý.”
Þimdi bu arkadaþlar destekledikleri kiþilere (yani Akþener ve Davutoðlu’na) iyilik mi ediyorlar?
Ýnsan kendini biraz gizler yahu!
Ne bileyim...
Karnýndan filan konuþur...
Birtakým yabancýlaþtýrma efektleri kullanýr...
Dolaylý anlatým yollarýný seçer...
Bu kadar da “açýk sözlü” olunmaz ki!