Ne dostumuz, ne de müttefikimiz!

AB üyeliğinde kararlı olan Türkiye, kimi alanlarda küçümsenemez faydalar elde ediyor.

Tamam.

Ama kimi alanlarda da maruz kaldığı muameleye karşı gardını almak zorundadır.

Mesela, çevre, iklim, su ve atık yönetimi, yakıt kalitesi, kara yolu emniyeti, havayolu standardı, iş sağlığı ve gıda güvenliği gibi konularda AB standardının faydalarını görüyoruz.

Öte yandan terörle mücadele gibi hayati konularda da AB’nin zararlarını görmekteyiz.

***

AB terörle mücadele konusunda maalesef Türkiye’nin yanında değil karşısında yer almaktadır.

Ortadoğu sorunlarında haklının yanında değil, güçlünün ve teolojik önceliklerinin yanında yer almaktadır.

Adaleti değil yandaşlığı tercih etmektedir.

AB maalesef terör örgütlerinin beslendiği ve korunduğu bir birliktir.

PKK terör örgütünün de FETÖ terör örgütünün de hâmisi durumundadır.

Dolayısıyla AB’ye bu perspektiften bakıldığında zararının faydasından daha çok olduğu da söylenebilir.

Gel gör ki ‘viran olası hanede evladu ıyal var’ kabilinden ilişkiler sürdürülmek durumundadır.

***

AB’nin son sabıkası yenilir yutulur cinsten değil.

Avrupa Parlamentosu'nun (AP) "Avrupa Birliği, Türkiye, Orta Doğu ve Kürtler" başlığıyla Brüksel'de 16'ıncı kez düzenlediği konferans PKK propagandasına dönüşmüştür.

Kırmızı bültenle aranan terör örgütü PKK'nın Avrupa'daki elebaşlarından Adem Uzun, Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar'ın katıldığı konferansta söz alan AP vekilleri sıklıkla Türkiye ve Başkan Erdoğan'a tehditler savurarak, terör örgütüne methiyeler düzmüşlerdir.

Konferansta konuşan AP vekilleri, batı emperyalizminin kan gölüne çevirmesini görmeyip, Türkiye'nin Suriye'de savaş suçu işlediğini iddia etmişler, Suriye'nin kuzeydoğusunda PYD/YPG'nin terör faaliyetlerini ve özerklik arayışlarını meşru göstermeye çalışmışlardır.

Konferansta, HDP Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit ve Saadet Partisi Milletvekili Nazır Cihangir İslam da birer konuşma yapmışlardır!

***

AB ülkelerinin kırmızı bültenle aranan teröristleri Türkiye’ye teslim etmeleri gerekirken konferanslarda ağırlıyor olmaları, ne devlet ciddiyetiyle ne insan hakları duyarlılığıyla ne de o çok övündükleri demokratik ilkelerle uyuşmaktadır.

Türkiye’ye karşı objektif bir bakış, hukuk içinde bir duruş ve demokratik tavır yerine ideolojik, teolojik ve politik seçicilik saikleriyle at gözlüğünden bakmaktadırlar.

Evet Adalet ve Dışişleri bakanlıklarımız bu durumu şiddetle kınadılar ama suratlarına yapışan tükürüğü nisan yağmuru kabul eden bu anlayışa başka türlü cevap vermek gerekir.

***

Suriye’deki hem PKK/PYD terör örgütünün hem rejimin yürüttüğü devlet terörünün ne olduğunu bunlara anlatmanın bence tek yolu var.

Türkiye batı kapılarını açarak terörden kaçan Suriyelilerin Avrupa’ya çıkışlarına izin vermelidir

Avrupa’ya gitmek isteyenleri ve Türkiye’ye doğru kaçan milyonları AB kapısı olan Yunanistan ve Bulgaristan sınırına yığmalı ki, terörü desteklemek ne anlama geliyor anlasın bu yüzsüzler.

Ayrıca hem TBMM de üye olan hem ülkesi aleyhine konuşan milletvekillerine de hesap sorulmalıdır.

HDP isimli terör örgütünü açıktan destekleyen partiye de hiç değilse hazine yardımı kesilmelidir.

Terörü örgütünü desteklediği için cezalandırılması gereken HDP’ye geçen sene seçim dönemi diye 92. 2 milyon lira hazine yardımı yapılmış olmasını bu sene de 50 milyon lira hazine yardımı yapılacak olmasını ben kabullenemiyorum!

Siz?