Ne kadar da masumlar!

Canlarým benim! Ne kadar da masumlarmýþ meðerse! Bütün suç biz iftiracýlarýn! Hiç Allah’tan da korkmuyoruz bu ‘masum’ insanlara iftiralar atarken!

Bir de insanlýða yakýþmayacak kadar ‘intikam’cýyýz... Suçlarý olmayan insanlara önce iftira atýp sonra da ‘olmayan suçlarý’ üzerinden ‘bedel’ ödemelerini istiyoruz! Hiç ahlaklý deðiliz, namuslu davranmýyoruz... Hele hele hiç etik deðiliz, hiç þeker deðiliz þekerim! Bir an önce titreyip kendimize gelmezsek yatacak yerimiz yok, bunca masum insanýn hakký üzerimizdeyken! Bunlar bütün topluma kafayý yedirtmeden rahat etmeyecekler...

Darbeleri Araþtýrma Komisyonu’na “Ýkindi çayýna geldik, havalar da pek güzelmiþ” kafa güzelliðinde gidip, “28 Þubat mý? O da ne, görmedim, duymadým, bilmiyorum, bir darbe yapýldýysa da suçlu ben deðilim ama mutlaka bir suçlu vardýr” yüzsüzlüðünde konuþan, 28 Þubat post modern darbesinin medya ayaðýndaki aktörlerinden bahsediyorum.

***

Meclis, bir daha Türkiye’nin darbelere deðil geçit vermek giriþiminin eþiðinden adým dahi atýlmayacaðýný göstermek için komisyon kurdu. Komisyon üyelerinin neredeyse tamamý ayný zamanda ya kendisi ya da yakýný darbe maðduru olan ya da darbelere tanýklýk etmiþ vekillerden oluþuyor. Ve özellikle 28 Þubat post modern darbesinde -ki medya olmasaydý asker asla darbe yapamazdý- asker, medya, sermaye nasýl el ele verdiler de bu kadar sinsi bir darbeyi gerçekleþtirdiler hikayesini hem aktörlerinden hem de maðdurlarýndan dinliyor.

Komisyon kurulduðu ilk günlerde Nimet Baþ’a “Bütün darbeleri araþtýracaksýnýz tamam da sýra 28 Þubat post modern darbesine ve özellikle 27 Nisan e-muhtýrasýna geldiði zaman ne hissedeceksiniz? Bir þekilde artýk suçlular karþýnýzda olacaklar” dediðimde yüzündeki o acý ifadeyi görünce sözümü tamamlayamamýþtým bile.

Düþünsenize... Bir cinayet mahallinde elinde suç aleti ve ayaðýnýn dibinde, henüz bedeni dahi soðumamýþ bir ceset duruyor, her taraf kana bulanmýþ, katilin elinden kanlar damlýyor. Yakalanmýþ ama hiç önemli deðil. O gayet soðukkanlý bir þekilde “Suçlu ben deðilim!” diyor.

Sen “Hayýr suçlu sensin bunu biliyoruz en azýndan itiraf et” dedikçe o “Ben suçlu deðilim o gördüðünüz ceset deðildi elimdeki de býçak deðildi” diyerek diretiyor.

Bizim postalcý medya patronlarýnýn Darbeleri Araþtýrma Komisyonu’nda yapmaya çalýþtýklarý tam anlamýyla budur... Bakýn Aydýn Doðan masummuþ, “Haþa ben kafir miyim? Müslümanlarýn aleyhine haber yapýlmasýna, yazý yazýlmasýna ben de karþýyým” diyor, haþa yalan mý söylüyor? Biz Müslümanlar için beyan esastýr! Aydýn Doðan’a inanýrýz, adam masumum diyorsa masumdur?

Þaka mý yapýyorsunuz? 28 Þubat döneminde ‘Ordudan Son Uyarý’, ‘Topyekun Savaþ’, ‘Gerekirse Silah Bile Kullanýrýz’ manþetleri Aydýn Doðan’ýn gazetesinde mi atýldý? Hem atýldýysa da, o dönemde Kültür ve Turizm Bakaný olan Bahattin Yücel tehdit ve þantajla bakanlýktan indirildiyse zaten Aydýn Doðan demedi mi “Benim haberim yok, eðer Ertuðrul Özkök böyle yaptýysa þerefsizdir” diye...

Dedi. O halde Aydýn Doðan masum...

Askerin aðzýndan ‘bir üst düzey yetkili’den manþetler çakan haberler yapan Fatih Çekirge de masum, o da gazetesinin Ankara temsilciydi, sadece bir çalýþandý ekmeðini kazanýyordu!

Ertuðrul Özkök suçlu olabilir mi? Hayýr! Onun yaptýðý sit-com gazeteciliðidir, muhtemel komedinin içinde darbe gibi kaka kavramlarýn ve insan dramlarýnýn iþi olabilir mi? Zinhar hayýr!

Üniversite kapýlarýnda sýnýflarýna girmek için bekleyen, baþlarý örtülü gencecik kýzlarý “terörist” gibi gösteren de mecliste “baþörtülü vekil eþi” avýna çýkan da Hürriyet deðil Yeni Þafak gazetesiydi bunlarý yapan Ertuðrul Özkök deðil Mustafa Karaalioðlu’ydu zaten!

Ertuðrul Özkök de suçsuz, masum...

Ahmet Hakan’a göre o gün 28 Þubat baskýsý vardý da bugün yok mu? Ahmet Hakan’a göre her gün 28 Þubat. Hem zaten “Asker zaten hazýrdý medya askeri kýþkýrtmadý” zaten Hakan da maðdur filan olmadý o günlerde, hem olduysa da gelmiþ geçmiþ günler, bunlarý sündürüp sündürüp ortaya getirmenin bir anlamý yok! Affedelim gitsin...

Hüseyin Gülerce aðabeyimiz saðolsun, bir fincan kahvenin hatýrýný kýrk yýl sayacak kadar hatýrþinas bir büyüðümüz “Ecevit’in Merve Kavakçý’yý TBMM’den kovmasýnýn” hayýrlara vesile olduðunu söylüyor. Tam bir Demirel’in ‘dün dündür’ mantýðýyla ‘Yoksa o gün darbe olurdu” alimallah diyerek, neredeyse darbe birkaç gün geciktiðinde þükür namazý kýlacakmýþ...

Aslýnda düþünüyorum da bizim kýzlar da laftan anlayýp ‘baþörtüsü füruattýr’ sözüne baksalardý aslýnda darbe birkaç yýl daha ertelenebilirdi deðil mi?

28 Þubat öyle bir darbe ki, darbeler içinde en sinsi en yýlanca olaný... Aktörleri var, yüzsüzleri var, maðdurlarý var... Ama bir de bugüne kadar hiç sesini çýkartmamýþ kahramanlarý var... Ben aslýnda bugün onlardan birini yazacaktým... O kahramanýn hikayesini yazacaktým ama sýra gelmedi...

Hiçbir þey istemiyoruz, bari çýkýp Mehmet Ali Birand’ýn “Eee napalým bari namusumuzla, hata ettik diyelim” dediði gibi yapsalar ve en azýndan namuslucu çýkýp yaptýklarýný kabullenseler ve geçmiþteki yol arkadaþlarýný satma konusunda bu kadar yarýþmasalar deðil mi?

Masumlarmýþ! Sadece masum deðil hatta çook masumlar! Pazara kýsmetse gizlide kalmýþ 28 Þubat kahramaný bir ismin hikayesini yazacaðým...