Ne kadar gurur duydum, bilseniz...

Sonunda dayanamayıp yanına yaklaştım ve ‘‘NATO komutanıyken sizin davetinizle aynı askeri uçakta Afganistan’a gitmiştik’’ dedim. Aradan nice seneler ve emeklilik sonrası sivil hizmetler geçmiş olmasına rağmen, Jim Jones, tanıyan gözlerle baktı...

Washington’da, Doğu-Batı Enstitüsü (EastWest Institute, EWI) tarafından düzenlenen ödül töreni öncesi buluşma noktasındayız... Etraf Washington’un krem tabakasını teşkil eden yüzlerle dolu: Politikacılar... Gazeteciler... Akademisyenler... Diplomatlar... Bürokratlar... İş dünyasının öndegelenleri...

Aramızda, Arap harflerine duyduğu olağanüstü sevgiyle henüz okumasını bilmeden hat sanatına kendini vermiş ve Obama’nın Kral Abdullah’a götürdüğü hediye tabloyu ustaca yazmış bir Amerikalı hattat ile önemli bir film projesini hayata geçirmeye kararlı genç bir sinemacı da var...

Hepsi, İslâm İşbirliği Teşkilâtı (OIC) genel sekreteri Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Amerikalı eski bakan William Cohen’e ‘Yaşamboyu Başarı Ödülü’ verilmesine tanıklık etmek için buradalar...

EWI bir ‘düşünce üreten kuruluş’ (think-tank), ama yalnızca düşünce üretmeyle sınırlı kalmayıp ürettiği düşünceleri hayata geçirmek için de çabalıyor; bu sebeple de kendisini ‘think and do tank’ diye tanımlıyor... Soğuk Savaş yıllarında (1980) kurulmuş, savaşın sona ermesiyle birlikte eski Doğu Bloku ülkeleriyle yakından ilgilenmiş, sorunların çözümünde barış için devreye girmiş bir kurum...

Merkezi New York’ta olup da Washington’da düzenlediği törene bu denli önemli ismi çekebilmek, hem de devletin kepenklerini kapatması olayına ABD kendini kilitlemişken... Olağanüstü bir başarı...

1992 yılından buyana her yıl verilen ödülde neredeyse tek bir kıstas aranmış: Çatışmacı ortamlarda barışı savunmuş ve o yolda çaba göstermiş olmak... Bu yıl, başında bulunduğu dokuz yıl boyunca OIC’yi İslâm Dünyası’nın en etkili örgütü haline getirip İslâm’ın güzel yüzünü çirkinleştirme çabalarına karşı durmayı bilmiş Ekmeleddin Bey’e ödülün verilmesi daha bir anlam kazanıyor...

Ödül sunumunda burada âdet, lâyık görülen kişiyle ilgili değerlendirme konuşmaları yapılması... Nitekim, önce EWI eş-başkanları Ross Perot ile John Edwin Mroz, ardından da Jim Jones konuşuyor ve doğru yerde bulunduklarını hatırlatıyorlar:

Çok özel şartlarda zaman zaman biraraya gelmek üzere oluşturulmuş OIC’yi İslâm Dünyası’nın merkezine taşıyarak, sorunlu konularda devreye giren, ekonomik işbirliği yanında hemen her alanda dayanışmayı da amaçlayan bir büyük örgüt haline getirmiş...

İslâm Dünyası’nın hiç hoş olmayan görüntülerle gündemde olduğu günlerde, hep barışın ve hoşgörünün dilini savunarak farklı anlamaların önünü kesmeye çalışmış...

Üye ülkelerin vatandaşlarına yanlış davranışlarına, hak ve özgürlükleri tanımayan yaklaşımlarına karşı çıktığı gibi, bu tür yanlışlıkları izlemek üzere OIC içerisinde sürekli bir İnsan Hakları Komitesi oluşturmuş...

Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu bu...

Övgüler yağarken, liderlerle birlikte olduğu masada tevazuunu hiç yitirmeden oturdu Ekmeleddin Bey... Hafif tertip yüzü kızararak...

Herbiri değişik sebeplerle bugünlere intibak sorunu yaşayan bir dünyanın kendileri gibi yönetim mevkiinde olanlara kuşkuyla yaklaşan liderlerini ortak bir platformda buluşturup konuşturmak, yalnız kendi aralarındaki ihtilâfları unutturmakla kalmayıp global krizlerden en az etkilenmelerini sağlamak için de öngörülerde bulunmak ve bunları kabul ettirmek gerçekten zor bir iş...

Ekmeleddin Bey’in başarılarını göreve geldiği ilk günden başlayarak yakından izlediğimi sanıyorum.

‘‘Nasıl olur da her şeyi açık açık yazarım, imkânsız’’ itirazına rağmen, zor görevinde geçirdiği dokuz yıl ile OIC’nin kültür ve sanat birimi İstanbul Merkezi’nin (IRCICA) başkanlığı döneminde yaşadıklarını herhalde kitap haline getirir...

Getirmeli de...

Kadir-kıymet bilmek, ödüllendirmek, sadece ödülle onurlandırılan insanlara şevk vermez, başkalarını da onlara erişme çabasına girmek için heveslendirip motive eder... EWI türü kurumlar değerin hakkını zamanında vererek de hayırlı amaçlarına hizmet ettiklerini biliyorlar...

Tören bitti. Konuşmalar yapıldı. ‘‘Haydi, artık evinize gidebilirsiniz’’ vedası duyuruldu... Etrafıma baktım, hayatını belli bir amaca vakfetmiş insanlara duyulan vefa hissi sebebiyle olacak, insanlar, kalkıp gitmekte o kadar da acele etmiyorlardı.