Ne oldu arkadaşlar size?

Başbakan Erdoğan’ın Pakistan ziyaretini izliyorum televizyondan... Hoşgörüyle, şefkatle, vicdanla kalkıştığını söyleyen arkadaşların televizyon kanalı...

Hadi ismini de vereyim: Samanyolu Haber

...

Haber, Pakistan Başbakanının “Türk okullarıyla” ilgili övücü sözleriyle başladı... Güzel sözler, sitayişkâr açıklamalar geçit resmi yapıp durdu haber boyunca...

Pakistan Başbakanı’nın konuştuğu toplantıda Başbakan Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Zafer Çağlayan da hazır bulunuyordu...

Bu durum nasıl anlatılır?

Şöyle anlatılır herhalde: “Erdoğan ve Çağlayan’ın da hazır bulunduğu toplantıda...”

Hayır, editoryal bir tercih yapmış arkadaşlar, farklı ve tuhaf bir anons dili geliştirmişler.

Haberi şu şekilde verdiler: “Başbakan Erdoğan ve oğlu yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanan Zafer Çağlayan’ın da hazır bulunduğu toplantıda...”

Konu, Pakistan’daki Türk okulları mı, Türkiye’deki yolsuzluk operasyonu mu?

Böyle mi kalkışacağız habere?

Bir devlet adamından söz ederken, “yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanan şahsın babası” mı diyeceğiz?

Babaların günahını oğullara, oğulların günahını babalara mı yazacağız artık?

İsmi geçen Başbakan Yardımcısı’nın bir sıfatı var... Ya bu sıfatı kullanırız, ya da iştigal alanını (görevini) hatırlatırız... Mesela, “Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı” deriz. Hiçbir şey demiyorsak, demek içimizden gelmiyorsa, direkt ismini anarız... “Yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanan şahsın babası” ifadesi, ne zamandan beri sıfat yerine kullanılır oldu?

Bunu Hürriyet gibi, Aydınlık gibi, Taraf gibi gazeteler yapsa, anlayacağız...

Hoşgörülü, şefkatli, vicdanlı insanlar da mı artık bu “operasyon ve psikolojik savaş dilini” temellük etti?

Ne oldu arkadaşlar size?

Nedir bu öfke, bu ölçüsüz ödeşme çabası, bu sinik halleşme tavrı?

Neyi yitirdiniz?

Birtakım “hassa”lardan vazgeçecek kadar önemli ve değerli mi yitirdikleriniz?

HAMİŞ:

Hürriyet’in, pespayelikte sınır tanımaz “coşkun” yazarı, “Hiçbir zaman yolsuzluk ve Ergenekon soruşturmalarının cemaat tarafından yapıldığını söylemedim” buyurmuş...

İki gün önce yazdığın yazıya bak muhterem...

Ergenekon’la savaşan cemaatin el üstünde tutulduğunu, yolsuzluk gibi kutsal bir işle savaşan cemaatin yerin dibine batırıldığını yazan kimdi?

Burada problem şu:

Ergenekon soruşturmasına karşı gardını alıyorsan (ki, aldın), güncel soruşturmaya karşı da gardını almalısın.

Hem, “Herkesi aynı torbaya tıkıştırmayın... Bu gazeteciler mi darbeci, bu paşalar mı darbeci? Güleyim bari!” diyeceksin, “Bir centilmenlik abidesi gibi göklere yükseldikçe yükselen”Kemal Kerinçsiz’e övgüler düzeceksin, “Soner’ime ve Oray’ıma dokunma” diye ağlayacaksın, postal yalayacaksın, operasyonu itibarsızlaştırmak için elinden gelen her melaneti sergileyeceksin; hem de postu “Türkiye Türklerindir” bayrağının altına serip, aynı argümanlarla karşı çıkman gereken yolsuzluk soruşturmasını sırıtarak ve öç alma duygusu izleyeceksin.

Problem, senin iyot gibi açığa çıkan ikiyüzlülüğün...

Şu hayatta insan gibi bir şey yap, hiç değilse, “Evet, Ergenekon soruşturmasına karşı çıkmıştım... Hukuk zorlanmıştı... Yöntem hoşuma gitmemişti... Yolsuzluk soruşturmasında da aynı yöntem uygulanıyor olabilir... Buna da kuşkuyla bakabiliriz!” de.

Hiç değilse böyle bir cümle kur.

Recep Tayyip Erdoğan’dan nefret et ama önce insan ol.