Ne oluyor size Murat Bey?

Unutmadan, 2012 yılının son ayından kalma “darbe tartışmasıyla” ilgili düşüncelerimi aktarmak istiyorum:

Murat Belge, Ertuğrul Özkök’ün darbe olursa tankların önünde duracağına ilişkin sözlerini inandırıcı bulmamış... “Eğer tankın üzerinde o varsa, bu çok hayırlı bir şey değil” diyor.

Ertuğrul Özkök’ü inandırıcı bulmamakta ne var?

Kime sorsan, inandırıcı bulmaz.

Çünkü, Özkök’ün kendisini (kendi varlığını) teminat olarak sunduğu bir demokrasi yok. Henüz icat edilmedi. “Özkök, çıksa çıksa, hedef ve yol göstermek için tankın üzerine çıkar” diyeceğim ama bu da fazla iddialı olur. Muhtemelen ayıp da olur.

Murat Belge, yine 2012’nin son ayında, “Taraf” gazetesinde yayımladığı bir yazısında, lütfedip benim adımı da zikretmiş.

Buyuruyor ki, “Ahmet Kekeç nâm yazar, benim darbe savunduğumu ve istediğimi yazmıştı. Bu adama, bu iddiası üstüne cevap vermeye gerek görmemiştim. Ama, işte, birileri bir şeyler yazıyor, onları okuyan ve başka pek bir şey okumayan birileri de dünyayı onlardan öğreniyor.”

İki şey söyleyeceğim:

Birincisi...

Bu kadar kaba ve nobran olmayı nasıl başarıyorsunuz Murat Bey?

Hadi “Ahmet Kekeç nâm yazar” ifadesini sizin üstün zekânıza ve ince mizah anlayışına verelim... Hem insanlara zekâ gösterisi yapacaksınız (sosyal medyadaki tilmizleriniz bu üstün “Murat Belge ironisiyle” kendilerinden geçiyorlar), hem de hırsınıza yenik düşüp “bu adam” filan gibi laflar edeceksiniz...

Ne oluyor?

İnsan aynı sofrada oturduğu birine “bu adam” der mi?

Bu kadar mı düşürecektiniz kendinizi?

İkincisi...

Sizi hiçbir zaman “darbe savunucusu” demedim.

Hiçbir surette darbe istediğinizi yazmadım.

Haksızlık ediyorsunuz.

Hem de ayıp ediyorsunuz.

Sizin anlamadığınız, anlamazlıktan geldiğiniz durumu, ilgili yazınızı alıntılayan “post medya” sitesinin bir okuru (Caner Tercan) kavramış.

Söz konusu siteye girin, “okur yorumları” bölümünü tıklayın, karşınıza çıkacaktır.

Şöyle diyor Caner Tercan: “Kendi adıma hem Ahmet Kekeç’i, hem de Murat Belge’yi severek ve çok şey öğrenerek okurum. Tartışmayı da iyi kötü takip ettim. Ne yazık ki bu konuda Murat Belge haksızlık etmiş Ahmet Kekeç’e. O yazılarında Ahmet Kekeç, Murat Belge’nin darbe istediğini söylemiyor, sadece olası bir darbenin ön şartını Başbakan Erdoğan’ın otoriterleşmesi olarak ortaya koymasının darbe heveslilerine meşruiyet sağlayabileceğini ve bunun da pornografik bir tavır olduğunu söylüyor. Doğru söze ne denir!”

Bir şey daha:

Murat Belge ironiyle işin içinden sıyrılmaya çalışıyor ama (birileri bir şeyler yazıyor, onları okuyan ve başka pek bir şey okumayan birileri de dünyayı onlardan, yani bizlerden öğreniyormuş) “Ordu izin vermez” sözünü açıklamıyor.

Bir kez daha soralım:

Ordu neye izin vermez Murat Bey?

-HAMİŞ:

İlgili arkadaşa tavsiyemdir: Devletin bile “100 Temel Eser” arasında sıraladığı “Fareler ve İnsanlar”a ilişkin yasak kararı, gülünç bir tasarrufun ötesinde, dramatik bir duruma işaret ediyor. Vazgeç bu işlerden.

Öğrenciler Steinbeck’i okusunlar, “Şeker Portakalı”nın yazarını tanısınlar. Oradan belki büyülü gerçekçi edebiyata uzanırlar, Marquez’i filan keşfederler. Belli mi olur, bakarsın günün birinde Faulkner’la temas ederler.

Okumak iyidir.

Okumaktan kimseye zarar gelmez.

Bu iktidarın, Cumhuriyet döneminde yasaklanmış binlerce kitabı özgürlüğüne kavuşturduğunu şurda burda anlatıp duruyoruz. Bir de başımıza bu işi çıkarma.

Hem, sen yasaklasan da, köşedeki kitapçı “yasak eser” (!) kaynıyor.

Sadece gülünç yasaklara, gülünç bir yasak eklemiş olursun.

Başka da bir şey yapmış olmazsın.