Ne Rusya Ne Çin ne de ABD

Geçen haftalar cumhurbaşkanı için yoğun ve yorucu bir hafta idi. Dünya büyükleriyle masaya oturdu. Rusya’da, Hindistan’da, Çin’de ve ABD’de beklenin üstünde ilgi gördü.

Bu ilginin kaynağında elbette ki Türkiye’nin önemi ve cumhurbaşkanınınkarizmatik liderliği yatıyordu.

Dik duran ve “Milletimin izzetini çiğnetmem!” diyen bir liderlik sergiliyordu.

***

Rusya ve Hindistan ve Çinziyaretlerinin başarılı geçtiğinden kimsenin kuşkusu yok.

ABD ziyaretiise dünyanın nefesini tuttuğu bir ziyaret oldu.Trump önceki ziyaretlerinin mesajını almış olmalı ki cumhurbaşkanını coşkuyla ve itina ile karşılayıp uğurladı.

Merkel’e elini bile uzatmayan bu kaba adam Erdoğan’la 20 dakikada dört kez tokalaşacak kadar sıcak ilgi gösterdi.

2 saat 45 dakika süren görüşmelersonunda Türkiye’nin önemli iki talebi tam olarak karşılandı denemez.

Bunu zaten beklemediğimizi 16 Mayıs yazımda açıkça belirtmiştim.

***

Ziyaretin başarısız olduğunu söylemek de doğru olmaz. ABD gibi dünya kabadayısı bir devletin yol yordam tanımayan başkanının karşısına çıkıp gerçekleri olduğu gibi bütün çıplaklığıyla izah etmek ve hata yaptıklarını pişman olacaklarını eğip bükmeden söylemek bile bu ziyaretin verimli olduğunu göstermeye yeterlidir.

İslamkarşıtlarının, yabancı düşmanlarının hatta doğrudan Erdoğan karşıtlarının -CIA başkanı ola zat Erdoğan hakkında daha önce, ‘İslamcı totaliter diktatör’ tiviti atmıştı-  oluşturduğu Trump kabinesinden FETÖ liderinin hemen teslimini ve PYD ile yollarını ayırmalarını düşünmek bile ABD’yi hafife almak olurdu.

AncakABD’nin de Türkiye gibi önemli bir ülkeyi veErdoğan gibi bir lideri reddetmesi düşünülemezdi.

Onun için görüşmelere geçmeden önceTrump, ‘Uzun ve zor bir görüşme olacak’ itirafında bulundu!

***

Netice olarak bu ziyaret ABD ile yeni bir başlangıç oldu. Türkiye muhatabıyla eşit düzeyde bir ülke olarak görüşlerini uyarılarla birlikte izah etti.

FETÖ liderikonusunda kılını kıpırdatmayan ABD bu sefer hemiade dosyalarını incelediklerini hem de tutuklama talebini değerlendirdiklerini söyleyerek esneklik göstermek zorunda kaldı.

PYDkonusunda ise verilen silahların Türkiye’ye karşı kullanılmayacağı, Rakka’nın Araplara bırakılacağı garantisi verdiler. Suriye’nin toprak bütünlüğüne sadık kalacaklarını açıkladılar en önemlisi de ABD Dışişleri bakanlığı, PYD ile ilişkilerinin geçici ve taktiksel olduğunu açıklayarak Türkiye’yi tercih edeceklerini duyurdular.

***

ABD gibi dünya kabadayısı bir devlete bunları söyletmek başarısızlık olmasa gerektir.

ABD’ye güvenilir mi derseniz, elbette ki güvenilmez. Geçen sene de PYD’yi Münbiç’ten çıkarma sözü verdiler ama tutmadılar.

Türkiye de güvenmediğini ve PYD ile işbirliğini yanlış olduğunu en ağır biçimde hatırlatıp kimseden izin almadan PYD’yi vuracağının da altını çizdi.

***

Aslına bakılırsa ne ABD‘ye ne Rusya’ya ne de Çin’e güvenilmez. Ama dünyanın bir gerçeği var. Ve siz devlet olarak bunların hepsiyle bir şekilde ilişki içinde olmak zorundasınız. Batı ile de öyle.

Bu ilişkiler zaruri ilişkilerdir. Önemli olan bu zaruri ilişkilerde hem onurunuzu hem de çıkarınızı koruyabilmektir. Türkiye bunu başarmıştır.

Yoksa ne Çin’in emperyalist/kapitalist sistemi, ne Rusya’nın ne de ABD’nin veAB’nin sistem ve politikaları bir medeniyet unsuru ihtiva etmemektedir.

Tamamı çıkar üzerine kurulu bu sistemler ne Türkiye’nin ne de İslam dünyasının sorunlarına çare olacak sistemler değildir.

Türkiye kendi kendine yeterli olmadığı ve hiç değilse bölge ülkelerinin enerjilerini birleştirip ona göre ciddi politika üretmedikleri sürece bu büyük ülkelere bağımlılık da sorunlar da devam edecektir!

Maalesef.