Ne yani, AYM’niz darbeci değil miydi?

Çok bozulmuşlar... “Anayasa Mahkemesi’ne darbeci diyen biri başkan oldu” diye isyan ediyorlar...  

İtiraz daha çok CHP’lilerden ve “ulusalcı” kesimden geliyor. “Böyle biri en önemli yargı kurumunun başına getirilir mi hiç?” diyorlar.

Böyle biri...

Zühtü Arslan’ın nasıl biri olduğunu ben bilmiyorum. Tanımıyorum çünkü.

Bir dönem polis okuluna bulaşmış, cemaat gazetelerinde yazmış, cari laiklik uygulamasını eleştiren bildirilere imza atmış, filan...

Bilmiyorum.

Kimi konularda selefi Haşim Kılıç’la ters düştüğü söyleniyor.

Hangi konularda ters düştü? Onu da bilmiyorum.

Cemaate yakın olup olmadığı konusunda da bir fikrim yok.

Fakat doğruyu söylemiş... “Anayasa Mahkemesi darbecidir” demişse, çok iyi yapmış. Hatta az bile söylemiş.

Meclis’e Cumhurbaşkanı seçtirmemek ağır bir cürümdür. Yetki gaspıdır. İşbu Anayasa Mahkemesi, bir Sabih Kanadoğlu icadı olan 367 meselesini ciddiye alarak karar çıkarmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne “Sen Cumhurbaşkanı seçemezsin, yetkini elinden alıyorum...” demiş bir kurumdur. (367, “toplantı yeter sayısı”nı ifade ediyor Kemalistler, hemen huysuzlanmayın. Anayasa Mahkemesi’ne göre “Ancak 367’nin bulunduğu hazirun cumhurbaşkanı seçmeye yetkilidir...” Bu durumda Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı tartışmalı, hatta şaibeli hale geliyor. Çünkü Mustafa Kemal cumhurbaşkanı seçildiğinde, Meclis’te “arzulanan” çoğunluk bulunmuyordu. Meclis, toplantı yeter sayısına ulaşamadan hem cumhurbaşkanı seçti, hem de Cumhuriyet rejimini ilan etti. Anayasa Mahkemesi’ne göre bu sonuç meşru değil. Bu durumda Cumhuriyet rejimini lağvetmemiz, derhal meşruti monarşiye geçmemiz gerekiyor.)

Bitti mi?

Biter mi hiç?

Başkan Zühtü Arslan’ın “darbeci” dediği Anayasa Mahkemesi bir garabete daha imza attı: Başörtüsüne özgürlük tanıyan üç maddelik anayasa değişikliğini “esastan” görüşerek iptal etti... Yani, Meclis’in iradesine ipotek koydu, bir anlamda Meclis’e “darbe” yaptı... (Oysa Anayasa Mahkemesi sadece “şekli” denetim yapar, “esasa” giremez.)

Bitti mi?

Bitmez...

Başkan Zühtü Arslan’ın “darbeci” dediği Anayasa Mahkemesi, bir darbe ürünü olan “Tedbirler Kanunu”nu anayasaya (ve elbette “hukuk”a) uygun bulmuş, Başbakan astıranların kanlı girişimini “devrim”diye kutsamış bir mahkemedir.

Bitti mi?

Başkan Zühtü Arslan’ın “darbeci” dediği Anayasa Mahkemesi, 12 Eylül darbesiyle varlık nedeni ortadan kalktığı halde görevini sürdürmüş, hatta heyet halinde darbecilere teşekkür ziyaretine gitmiş bir mahkemedir.

Dolayısıyla, kimse kusura bakmasın.

Söylenenleri “Anayasa Mahkemesi’nin kurumsal kimliğine saldırı” filan da saymasın...

Kimseye saldırmıyoruz.

Durum tespiti yapıyoruz.

Bakıyoruz ve “durum”un hiç de iç açıcı olmadığını görüyoruz.

Darbe yapmak için ille de tank yürütmeniz, sokak başlarında çevirme yapmanız, adam asmanız gerekmiyor.

Meclis’i çalışamaz hale getirdiğinizde (Meclis’in yetkilerini uhdenize aldığınızda)“darbe cürümü” işlemiş oluyorsunuz.

Bir denetleme organı olan, başka bir işe yeltenmemesi gereken Anayasa Mahkemesi, ne yazık ki, “sınırları” içinde kalmayı başaramadı. Mütemadiyen, ölçüyü ve yetkisini aştı. Biricik siyasi aktör gibi davrandı. Ve varlığını tartışmalı hale getirdi.