Ne yani, GATA’ya Parvus’un ismi mi verilecekti?

Sultan Abdülhamit’in ismi, kendi yaptırdığı hastaneye verilmiş. Memleketimizin “Kemalist” ve “ilerici” kesimi hop oturup hop kalkıyor. 

Bu kabul edilemezmiş...

Bir gerici Padişah’ın ismi böyle “ilerici” ve “çağdaş” bir kuruma verilemezmiş...

Kimin ismi verilecekti?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun “değerlerimiz” arasında sıraladığı Parvus Efendi’nin mi? (Parvus Efendi Türkiye düşmanı tescilli bir ajandır ve silah spekülatörüdür.)

Emekli bir asker (Erol Mütercimler kardeşimiz), bir televizyon programında, suret-i haktan görünerek, “Tabii ki Abdülhamit’in ismi, kendi hastanesine verilebilir, bunda beis yok. Ama bu Padişah’ın İslamizm’le anılması bir mesaj içeriyor. Bizim karşı olduğumuz husus bu!” dedi.

Erol kardeşimiz, tarihle de ilgilenen bir şahıs...

Hangi Padişah’ın ismi “İslamizm”le (İslamizm’den murat neyse) anılmıyordu ki?

Sultan Reşat’ın mı anılmıyordu?

Sultan Vahdettin’in mi anılmıyordu?

Hatta (daha gerilere gidelim) “reformcu Padişah” İkinci Mahmut ve (en az babası kadar reformcu oğlu) Birinci Abdülmecit’in mi anılmıyordu?

Bunlar aynı zamanda İslam Halifesiydi... Elbette, isimleri İslam düşüncesiyle (sizlerin buradan türettiği İslamizm kavramıyla) anılacaktı.

Mustafa Kemal Paşa’nın ismi bile İslamizm’le anılıyordu, bırakın Abdülhamit’i... (Açın, Balıkesir Hutbesi’ni ve Sultan’a çektiği telgrafları okuyun.)

Bir de şu:

Ezberle ve öğretilmiş bilgiyle “gerici Padişah” deyip geçtiğiniz Sultan Abdülhamit, bu memleketteki en “ilerici” uygulamalara imza atmış bir Padişah’tır... Kadın hastanesi kurdu. Çocuk hastanesi kurdu. Harp okullarını modernleştirdi. Üniversitede modern tedrisata geçti. İlk müzeyi kurdu. İlk “Güzel Sanatlar Akademisi”ni açtı. İlk arkeolojik kazıları (hem de kendi kesesinden istihdam ederek) başlattı. Saymakla bitmez...

İslamizm kavramıyla neyi ifade etmeye çalıştığınızı bilmiyorum ama “İslamist” tanıma giren ve geleneksel “İslamcılık” düşüncesiyle andığınız isimlerin tümü Abdülhamit’e karşıydı. Yani (muhtemelen kötü bir şey olduğunu düşündüğünüz) “İslamizm”i Abdülhamit’te değil, onu devirmeye çalışan (ve deviren) konsorsiyumun İslamcı kanadında aramalısınız.

Madem “tarih”le bu kadar ilgilisiniz; Abdülhamit düşmanlığını gözden geçirmenizde yarar var.

Dönemin İngiliz, Rus, Alman ve Fransız hükümetleri boyun eğdiremedikleri Padişahı türlü isimlerle anıyorlardı. “Müstebit” diyorlardı. “Diktatör” diyorlardı. Çok çirkin kılıklarda resmediyorlardı... “Kızıl Sultan” diye bir de lakap takmışlardı.

O devletler adına çalışmadığınıza göre, sizdeki nefretin sebebi nedir?

Bu memurlar FETÖ’cü mü?

Sayın Veysel Eroğlu’nun dikkatine:

Bakanlığınızın “rotasyona” tabi tuttuğu memur kadrosunun bir maruzatı var...

Diyorlar ki;

Hiçbir gerekçe öne sürmeden, herhangi bir açıklama yapmadan, mazeretimizi dikkate almadan geniş çaplı bir tayin hareketi, bir rotasyon başlattınız. OHAL şartları yürürlükte olduğu için, yargı yolu tamamen kapalı. Mağduriyetimizi anlatacağımız bir merci bulamıyoruz.

Bir ricamız var:

Bakanlık bürokrasisi, mazeret bildiren çalışanların mazeretini dikkate alabilir mi?

İkincisi, rotasyonun “zamanlaması...”

Bu rotasyonun FETÖ operasyonuyla ilgisi yok, tamamen bakanlığın başlattığı özel bir çalışma... Ama FETÖ’ye yönelik operasyonunun yoğunluk kazandığı bir dönemde gündeme gelmesi, kafalarda soru işaretleri oluşturuyor.

Haricî kişiler, “FETÖ’den dolayı sürüldüğümüz ya da rotasyona tabi tutulduğumuz” yönünde tezvirat üretiyor. İnsanlara meramımızı anlatamıyoruz. Bu durum da bizi fevkalade üzüyor.

Rotasyon kararınızı gözden geçirir misiniz? Ya da FETÖ operasyonu sonuçlanıncaya kadar ertelemeyi düşünür müsünüz?

Memur kadrosunun maruzatı bu...

Ben Sayın Veysel Eroğlu’na iletmiş oldum!