Ne yapalım?

Yeni dünya düzeni, bizim de önemli bir yerimiz olacağını, birçok ülkenin de beklediği bir yapıyı anlatıyor. Fakat kuruluşumuz üzerinden yüzyıla çok yakın bir zaman geçmesine rağmen hala ekonomik açıdan geri kalmış ülkeler arasında görünüyoruz. Tarihçi olmadığım için bunun sebebini  tarihsel veriler üzerinden açıklamasam da akıl yoluyla sebebin ne olduğu hakkındaki görüşümü ifade edebilirim. Cumhuriyeti bizim kurduğumuz ve bunun bir zafer olduğunu ve karşı tarafa herhangi bir şey borçlanmadığımız okullarda da öğretilir. Şu sorunun cevabı bilinmez. Batılı olmak için birçok şeyi değiştirdik ama neden ekonomi politikamız geri kalmış düzeyde devam etti? Japonya ve Çin gibi küresel sermayenin desteğiyle de olsa birer sanayi ülkesine dönüşemedik. Başka bir gücün desteği ile ilerlemekten yana değilim. Ancak kendimiz bu gelişmenin yolunu bulmalıydık. Çocukluğumdan beri ülkenin sanayileşerek gelişmesini hep istemişimdir. İlk zamanlar ülkemizdeki un değirmenleri çapındaki fabrikaların veya iplik, kumaş yahut ufak çaplı montaj fabrikalarının varlığı bize sanayileşmiş olduğumuzu düşündürürdü. Bilindiği gibi gelişmekte olan ülkelerde başlangıçta ekonomik stratejiler devlet tarafından belirlenir. Sanayiciler de bu programı uygularlar. Devlet alt yapıyı kurgular ve finans kurumları da buna destek sağlarlar. Devletin ilk destekleyeceği sektör hiç şüphesiz tarım olmalıdır. İnsanların gelir dağılımından adil pay alabilmeleri de buna bağlıdır. Sık sık bahsettiğim gibi benim modelime göre ihtiyaçlar üst üste yığılmış küpler gibidir. En alttaki devrilirse yani gıda ve benzeri maddeler sağlanmazsa üst taraftaki mallar talep edilemez. Bu durum üretimin önceliklerini de gösterir. Bu nedenle üretimdeki öncelik gıda maddelerindedir.

***

Geri kalmış ülkelerin durumuna bakıldığında insanlarının çoğunluğu köylerde yaşadığı halde geri teknoloji dolayısıyla ürün üretimi verimli değildir ve insanları da fakirdir, gelir dağılımı da adil değil hatta az sayıdaki zenginle fakir arasındaki gelir farkı çok fazladır. Bu hal sosyal yapının yıpranmasına ve yabancıların ülkeler üzerinde kendi çıkarlarına gelecek tarzda olumsuzluklar yaratmasına da neden olmaktadır. Yıllardan beri önce ülke içindeki gıda maddelerinin üretiminin yeterli olması gerektiğini söylemekteyim. Çünkü insanların bu ihtiyaçları tam olarak karşılandığında diğer mallara da talep başlar ya da mevcut talebin miktarı artar. Halkın refah düzeyi yükselir. Yeni yeni talepler yeni sektörlerin gelişmesini sağlar. İleri teknoloji düzeyinde ülkenin sanayileşmesine imkan verilmiş olur. Halkın gelir düzeyindeki artışlar onların içinde yaşadığı topluma bağlılığını artırır. Bu durum yabancıların ülkemizde insanlar arasında çatışmalar çıkarmasına da engel olur. Adil gelir dağılımının olduğu, işsizliğin asgari düzeye indirildiği, insanlarının endüstrinin talebine uygun bir biçimde eğitildiği, yaratıcı eğitimin ön plana alındığı ekonomik gelişme üzerine gerçekçi politikalar geliştirilmek zorundayız. Siyaset yaparken, iktidar ya da muhalefet olarak plansız programsız, dünyadaki genel durumun göz ardı edilerek halka hayali vaatler sunularak başarı sağlanamaz. Halka vaat edilenler onları etkiliyor olsa bile gerçekçi politikalar  olmadığı sürece sonuç alınamaz. Türkiye’nin dünyadaki yeni yerinin görevlerini artıracağı beklenir. Şu anda çevremizdeki ülkelerde gıda maddelerinin yetersizliği gözleniyor. Bunu biz karşılayabiliriz. Mesela Rusya bu eksikliğini ülkemizden karşılamak istiyor. Biz bu konuda bölgemizin ihtiyaçlarını karşılayabiliriz. Bu nedenle herhalde tarımdaki verimliliğimizi en üst düzeye çıkarmak için de uğraşmalıyız. Yani onların petrol gelirlerine karşı biz de tarım ürünlerini kullanabiliriz.