Terör bir kez daha Türkiye’yi vurdu. En az 28 kiþi hayatýný kaybetti, onlarca insan da yaralandý. Eldeki veriler sorumlunun PKK olduðuna iþaret ediyor. Eylemi gerçekleþtiren intihar bombacýsýnýn PYD kontrolü altýndaki bölgeden gelmesi, PKK-PYD iliþkisi, PYD’ye baðlý silahlý unsurlarýn Türkiye’nin talep ve beklentilerine aykýrý bir þekilde Suriye’de ilerlemesi Türkiye’nin PYD’ye yönelik tavýr almasýna ve tepki göstermesine neden oluyor.
Bazý yorumcular Ankara “eyleminin” arkasýnda büyük devletlerin de olabileceðini ima ediyor. Kimilerine göre Rusya 24 Kasým’da düþürülen uçaðýnýn intikamýný aldý, kimilerine göreyse bu eylemin arkasýnda Ýngiltere vardý. Baas rejimini sorumlu tutan yorumlar da hiç az sayýlmaz. Ýktidar bloðu ise müttefiklerini de sorumlu tutma eðiliminde. ABD’den PYD’ye verdiði askeri ve siyasi desteði kesmesini istiyor.
Yorumlarýn ne kadar isabetli olduðunu bilmiyoruz. Çoðu somut veriler yerine tahminlere, çýkarsamalara dayanýyor. Somut verilerse bizi PKK’ya yöneltiyor. Ankara saldýrýsýnýn sorumlusu TAK da, olsa PYD de olsa aslýnda sonuç deðiþmiyor. Türkiye’nin PKK ile olan savaþý sürdüðü sürece bu tür terör eylemlerine karþý hazýrlýklý olmasý gerekiyor.
PKK ile olan hesap görülmediði, daha doðrusu PKK silahlý unsurlarýný Türkiye’den çekmeyi kabul edip Ankara da barýþ sürecini canlandýrmadýðý sürece, PYD Suriye’de dizginlense dahi terörün bitmesini beklemek gerçekçi olmaz. PKK yine birilerini bulup bir yerlere saldýrtýr, savaþýný güney doðunun sýnýrlarý dýþýna taþýr.
PKK kaynaklý terörü bitirmek için elimizde iki alternatif var: PKK’yý bitirmek ya da PKK’nýn silahlý unsurlarýný Türkiye dýþýna taþýmasýný saðlamak. Daha önce çok denendiði için birincisinin imkansýz deðil ama zor olduðunu, Rojava gerçeði yüzünden sorunun Kandil ötesine taþýndýðýný, dolayýsýyla da topyekûn bir askeri baþarýnýn mümkün olamayacaðýný düþünüyorum.
Bence yapýlmasý gereken PKK’nýn silahlý unsurlarýnýn Türkiye’den çýkartýlmasýnýn saðlanmasý için çalýþýlmasýdýr. Bunun da yöntemi güç kullanmak kadar siyaset ve esneklikten, daha önce denenmiþ mecralarýn yeniden devreye sokulmasýndan geçmektedir. Türkiye dünyaya da net ve kesin bir mesaj vermeli, müttefiklerine kabul edebilecekleri teklifler götürmelidir. PKK’nýn Türkiye’ye karþý silah býrakmasýnýn temini bunlardan biridir.
Burada hatýrlanmasý gereken tüm siyasi hedeflerimize ayný anda ulaþmanýn mümkün olmadýðýdýr. Dünya siyaseti ne yazýk ki ahlakýn deðil menfaatin hakim olduðu bir alandýr. Müttefiklerimiz bizim dostumuz deðil sadece iþ ortaðýmýzdýr. Ýttifaklar ortak menfaatleri korumak için kurulur, amaçlarý dostluklarý korumak deðildir.
Suriye söz konusu olduðunda sadece kendi taleplerimizi önceleyen bir politikanýn müttefiklerimiz tarafýndan da benimsenmesini bekleyemeyiz. Ahlaken ve siyaseten doðru yerde dursak, söylediklerimiz ve istediklerimiz onlarýn da uzun dönemli çýkarlarýn uygun olsa bile onlarý ikna etmemiz, risk olarak gördükleri politikalarý benimsetmemiz her zaman mümkün olmaz. Siyasetimizin baþarýya ulaþmasý için sabýrlý ve makul olmamýz, muhataplarýmýzýn beklentilerini de dikkate almamýz gerekir.
Ben umutluyum. Türkiye’nin bu zor dönemleri atlatacaðýna, bazýlarýnýn zannettiði gibi Suriye’ye yönelik daha kapsamlý bir müdahalede bulunmayacaðýna inanýyorum. Ýktidar bloðunun Suriye gerçekliðini kavradýðýný, oraya asker sokmak anlamýnda müdahaleye kalkýþtýðýmýz takdirde Rusya ile savaþý göze alacaðýmýzý, NATO’nun bize fiili destek saðlamayacaðýný gördüklerini zannediyorum. Hatta bir an önce, bir BMGK kararýna gerek olmadan, top ve diðer aðýr silahlarla dýþarýdan yaptýðýmýz müdahaleye son vereceðimizi umuyorum.
Unutmayalým ki bütün savaþlar ve krizler diplomasiyle biter. Diplomasiye ne kadar önce aðýrlýk verirsek bu krizden de o kadar erken çýkarýz, o kadar az zarar görürüz. Kaldý ki bizi tek tehdit eden, þehirlerimizde terör eylemi gerçekleþtiren de PKK deðildir. DAEÞ ve diðer terör örgütleri de Türkiye’nin zayýflýklarýndan, siyasi fay hatlarýndan yararlanmaktadýr. Türkiye bir yandan bu örgütlerin ve belki devletlerin kendisine karþý yapacaðý muhtemel saldýrýlara karþý tedbirlerini güçlendirirken, diðer yandan da zafiyetlerini, kýrýlganlýklarýný gidermelidir.
Bunlarýn en baþýnda iç siyasi gerilimin düþürülmesi, ifade özgürlüðünün tam ve eksiksiz olarak saðlanmasý gelmektedir. Dünyadaki imajýmýzýn güçlenmesi, bugün müttefiklerimize dahi anlatmakta zorlandýðýmýz beklentilerimizin daha iyi anlatabilmesi için de, kendi iç barýþýmýz için de gereklidir. Ayrýca son yaþadýðýmýz olaylar Türkiye’nin bir iletiþim stratejisine ihtiyacý olduðunu da göstermiþtir...