Ne yılgındı... Ne çılgındı...

Beşiktaş taraftarı, şampiyonluğun artık kaçtığına karar vermiş olmalı ki; bu hüzün ya da kızgınlıkla, dün gece tribünleri epey boşaltmış görünüyordu. Ne yazık ki; şampiyonluğun kaçtığı bir alınganlık ya da yanılsama değil, düpedüz gerçek... Teselliye ihtiyaçları var. İkinci sıradan, Şampiyonlar Ligi’ne katılmak da büyük hedef.

Futbolcular işte bu yüzden, bazı taraftarlar kadar yılgın, karamsar ve ligden kopmuş tempoda değildi. Çıkmayan canda umut vardır hesabı, maça ciddi anlamda asıldılar. Bu da, takdir edilecek profesyonel bir yaklaşım. Önemi/değeri/anlamı var... Tosiç’in gol atması, bu durumun ve ciddiyetin belgelenmesidir.

Golden önce, Quaresma’nın tamamen kendine özgü artistik asisti, görülmeğe değerdi. Adriano’nun skoru ikileyen golü de, zaten muhteşemdi.

***

Talisca’nın kafasından rakibin koluna gelen top, çok ama çok yakın mesafeden olduğu için; penaltı sayılmaması doğru bir karardı.

Puan cetvelinin ne altında ne üstünde, tam ortasında yer alan Kayseri; bulunduğu noktanın rahatlığı içinde, kasmadan/kasılmadan oynadı. Güzel sokuluşlar-dokunuşlar yapsa da, maçı kendine döndürecek kıvamda değildi. Uzak bir ihtimal olduğu için, lig 5’inciliğine asılmayı da “Boş heves” olarak gördüler. Sıkı adaylar var, kendilerine ekmek çıkmayacağını sanıyorlar.

Yani... Kazansa da yenilse de, ligdeki akibetine herhangi bir olumlu ya da olumsuz bir etkisi olmayacağı için; tabelaya pek üzüldüler diyemem. Ağlarsa anaları ağlar, gerisi yalan ağlar.

Beşiktaş, ciddi bir yıkılmışlık duygusu yüklenmeden oynadığı maçı, sadece Tosiç kaybı ile tamamladı. 

Kırmızı doğruydu.