Nebbaş

Ülkede dökülen kanı, kumpası, şerefsizliği derleyip toplayıp dizi film yapıyorlar. O arada canı giden, malı giden, ömrü giden meze oluyor.”

“O ölmüş, öteki perişan olmuş filan umrunda değil bunların. Mevzu varsa ekmek var, ekmek varsa haysiyet filan boşver be abi, dal gitsin.”

İçinde bulunduğumuz çukur seviyeyi bir bedahet hâlinde ortaya koyan bu ifâdeler, 15 Temmuz Anadolu’yu işgal teşebbüsüne direnirken hainlerin kurşunlarıyla şehid olan Halil Kantarcı’ya ait.

Senelerce zindanda zulme, işkenceye omuz omuza direndiğim gönüldaşım, Halil’im insanlık haysiyetinin gereği kan ve acı üzerinden nemalanlara isyan ediyor.

Nebbaşları duydunuz mu? Hırsızlığın bir dalı. Çalışma sahaları mezarlıklar. Birçok kelime gibi nebbaşlık da unutuldu gitti!

Mezar açıp mevtanın altın dişini söken nebbaşlar da ‘modern çağa’ ayak uydurdular. Artık mezar açmak gibi zahmetli işlerle uğraşmıyorlar. Eski usulün riski de büyüktü; cemiyette hırsız olarak, hem de hırsızlığın en adisi olarak tanınmak vardı. Ayrıca mezar açarken çarpılma tehlikesi de cabası!.. Eh bir de altın diş yaptıran da kalmadı, implant çıktı...

Şimdilerde ölümlerin üzerinden faydalanmanın adı yeri geliyor yazarlık, yeri geliyor film çekmek, yeri geliyor gazetecilik oluyor... Anlayacağınız, çağımızın kutsalları sanat ve gazetecilik adı altında nebbaşlık çağ atladı. Tüm ahlâksızlıklar gibi!

“İnsanların acılarını istismar etmeyin” dendiğinde hemen başlıyorlar hırlamaya: “Vay yobaz, sanat kısıtlanamaz”, “Vay gerici, özgür basın düşmanı”! Ölsün insanlar, gelsin paralar!..

Halil’im isyanı işte bu modern nebbaşlaraydı. Ne yazık ki şehadetinden sonra modern nebbaşlar onun kutlu şehadetini kendilerine pazarlama aracı yapmaya kalktılar.

Ailesinin “Yapmayın” dediği hâlde Şehidimizi istismar kahpeliğinde bulundular. Şehidimiz Halil’in bizlere emanet ettiği hanımını ve çocuklarını üzdüler. Bu kahpeler emellerine ulaştılar, meşhur oldular! Ama unutulmasın ki şöhretin bir bedeli vardır ve bu bedel er ya da geç ödenir!..

Unutmayalım, “Şöhret afettir”!

Helallik

Nasip olursa, siz bu yazıyı okuduğunuzda ben, “Zaman yaratıldı yaratılalı devrini yapa yapa nihayet gaye noktasına eriştiği” topraklara, Gaye İnsan Peygamberimiz’i ziyarete gidiyorum. “Hangi yüzle” diye sordum kendime, sonra aklettim, “Gidecek başka kapı mı var” dedim özüme!..

Ümmetin cem olduğu o muazzam ibadeti yerine getirmek için yola çıkarken sizlerden de helallik diliyorum. Benden yana helal olsun!

Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Hac’dan Çizgiler, Renkler ve Sesler” adlı eserinde İkinci Binin yenileyicisi İmam-ı Rabbânî Hazretleri’nden Kâbenin mânâsıyla alakalı şu ifâdeleri nakleder: “Bütün yönler onu kolladığı gibi, bütün mâna âlemi de onun mânasında erime halindedir.”

Bu mânada erime duasıyla, hakkınızı helal edin...