Necip Fazıl Ödülleri üzerine...

Babası hakim, büyük babası da... Çemberlitaş’ta bir konakta büyüdü. Fransız Okulu, Amerikan Koleji, Deniz Harp Okulu’nda okudu. Yahya Kemal Beyatlı, Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi isimlerin öğrencisi oldu. Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü’ne kabul edildi, eğitim gördü.

Tiyatro eserleri Muhsin Ertuğrul tarafından sahneye kondu. Tek parti döneminin en bildik simalarından, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından Ankara Devlet Yüksek Konsevatuarı’na öğretim üyesi olarak atandı, Robert Kolej’de edebiyat öğretmenliği yaptı... 

Liste daha uzar gider ama önce “Beyaz Türkler” tanımlaması içine girenlerin çok hoşlanacağı bu özgeçmişin kime ait olduğunu yazayım... Necip Fazıl Kısakürek’ten bahsediyorum, yaşamının bir yüzünden...

***

Diğer yüz daha da ilginç bilgilere sahip. Mesela Sabır Taşı piyesi 1947’de CHP Sanat Mükafatı’na layık görüldü ama Parti Genel İdare Kurulu, Büyük Doğu dergisi nedeniyle jüri kararını iptal etti.Demokrat Parti döneminde Büyük Doğu Dergisi’nin 54. sayısı daha bayilere dağıtılmadan toplatıldı. Fikirleri nedeniyle tek parti, Demokrat Parti ve 27 Mayıs darbesi dönemlerinde hapis yattı. 1980 darbesinden sonra Yılın ve Fikir Sanat Adamı da seçildi, hakkında yine hapis kararları da verildi... Şimdi madalyonun her iki yüzünü de bir kenara bırakıp daha önemli bir noktaya geçeyim...

Türk Edebiyatına en fazla eser kazandıran, düşünce dünyasını zenginleştiren isimlerden birisidir Necip Fazıl ama yıllar yılı yok sayılmıştır. Özellikle “Beyaz Türkler” adını duyduklarında dudak bükerler biraz, “Bizim Nazım Hikmet’imiz bize yeter” havasına bürünürler. Bu haliyle ortada bir kayıp olduğu kesindir ama kaybeden de Necip Fazıl değildir...

***

Nasıl bir adamdı sorusuna dair söylenecekler var elbette. Mesela Bahriye Mektebi’nde bitirme sınavlarına girdikten sonra mezun olmayı beklerken okulun bir yıl daha uzatılması kararına tepki göstermiş, girdiği tüm sınavlarda boş kağıt vermiştir. Nazım Hikmet ile hayatı boyunca yaşadığı tartışmalar bilinir de Bahriye Mektebi’nde yollarının kesiştiği, o dönem Nazım Hikmet’in “Ben de müridinim işte Mevlana” tadında şiirler yazdığı pek bilinmez.

Hem Necip Fazıl hem de Nazım Hikmet’in tek sayfalık, el yazması dergiler çıkardıkları bir dönemdir o. Necip Fazıl’ın Kafa Kağıdı eserini okuyanlar bilirler bu anlattıklarımı 
diğerleri şaşırabilirler...

***

Gazetem iki yıl önce Necip Fazıl’ın Büyük Doğu Dergisi’nin orjinal basımını verdi okurlara. Ailemden insanlar gidip Osmanlıca sözlükler aldılar, okumak için. Sonra bir adım daha geldi ve Necip Fazıl Kısakürek Edebiyat Ödülleri düzenlendi. Bu akşam da ilk ödüller sahiplerini bulacak.

Dilerim bu ödül toplumun bir kesimindeki “Fikri benimkinden farklıysa yok sayarım” anlayışının bitmesine de vesile olur.