Necip Fazýl önce þairdir

Necip Fazýl’a yönelik kampanyanýn belirli bir “zamanlama” çerçevesinde planlandýðýný düþünenlere hak vermemizi gerektirecek çok alamet var. Ama bu kampanyanýn kýsa zamanda boþa çýkmasý, arzu edilen etkinin oluþmamýþ olmasý çok daha önemli bir noktayý ortaya çýkardý.

Bu kampanyayý yapanlarýn akýl edemedikleri gerçek Necip Fazýl’ý sevenlerin, onu kendi deðerler dünyasýnýn simgelerinden biri olarak görenlerin “üstad”larýný -baþka gruplarýn kendi önderlerine yaptýklarý þekilde- put gibi görmedikleriydi.

Necip Fazýl 1940’lý yýllardan itibaren yerli/milli kültür ve inanç deðerlerine baðlý geniþ bir kesimin sözcülüðünü üstlendi; o dönemde seslerini duyurma imkânlarý kýsýtlanmýþlarýn dili oldu; “sessiz yýðýnlarýn sesi” oldu.

Bütün bunlarýn karþýlýðýnda o geniþ kitleler nezdinde büyük saygý gördü, o kitlenin seçkinleri tarafýndan “üstad” olarak benimsendi. Ama “yanýlmaz, yanlýþ yapmaz” bir önder olarak görülmedi. Söyledikleri ve yaptýklarý “ne söylese, ne yapsa bir hikmeti vardýr” diye kutsallýk zýrhýna sokulmadý; eleþtirilemezlik makamýna oturtulmadý.

Nitekim yakýn tarihle ilgili bazý yorumlarý da güncel siyasetle ilgili kimi tavýrlarý da nezaket ölçüsü içinde hem saðlýðýnda hem de ölümünden sonra eleþtirildi, eleþtiriliyor. Hatta dini konulara iliþkin bazý yaklaþýmlarý bile sevenlerince reddedilebiliyor. Mesela Hamidullah ve Mevdudi gibi çaðdaþ Ýslam düþünürlerine veya Mehmet Akif’e yönelik bilinen olumsuz tutumunu paranteze alarak Necip Fazýl’a sevgi ve saygýsýný sürdüren insanlarýn sayýsý az deðil.

Hatta bunlarýn da dýþýnda, ideolojik çizgisine mesafeli duranlar arasýnda bile “þair Necip Fazýl”ýn dünyasýna yakýnlýk duyanlara rastlayabiliyorsunuz. Bizi “otel odalarýnda kimsesiz can verenlere” aðlamaya çaðýran bir þaire karþý ilgisiz kalamayacak kadar duyarlý ruhlarý olan insanlar bunlar.

Bu tartýþmalar sýrasýnda pek akla gelmedi ama, NecipFazýl her þeyden önce þairdir. Hem de Türk þiirinin belli baþlý köþe taþlarýndan biridir. Dahasý -hiç deðilse bana soracak olursanýz- modern þiirimizin babasýdýr.

***

Çaðdaþ Türk Þiiri, hem biçimsel yönden hem de baþlýca izlekleri bakýmýndan geleneksel þiirimizden tamamen ayrý özellikler ve nitelikler taþýyan, neredeyse yeni bir tür olarak ortaya çýkmýþtýr. Yeni derken modern þiiri kastediyoruz.

Modern þiiri kadim þiirden ayýran niteliklerinin baþýnda kiþisellik yer alýr. Þairin kiþisel/öznel deneyimleri modern þiirin temel kaynaðýdýr. Diðer taraftan, edebiyat eleþtirmenleri ve þiir kuramcýlarý “modern þiir”in ayýrd edici özelliklerini ortaya koymak için öncelikle bir takým “temalar” üzerinde dururlar.

Modernliðin getirdiði sýkýntýlar, þehir hayatýndan -hatta bazen dünya hayatýndan- duyulan sýkýntý ve kaçma arzusu, cinsel tutkularýn aleni ifadesi, görünen gerçeklikten kuþku duyma, saçmaya ve çirkinliðe gösterilen ilgi... gibi konular modern þiirin baþlýca temalarýdýr.

Bunlar ayný zamanda Türk þiir geleneði içinde NecipFazýl’dan itibaren karþýmýza çýkan temalardýr. Necip Fazýl bu anlamda modern þiirin ilk örneklerini vermiþ olan þairimizdir. 

Necip Fazýl’ýn Türk þiirine getirdiði bu temalarýn bir kýsmý sonralarý Tarancý ve Daðlarca’nýn þiirlerinde de -yine Necip Fazýl’ýn etkisiyle- bir ölçüde kendini gösterse de modern þiirin karakterini belirleyen özellikleri Türk Þiiri’nde bir bütünlük içinde görebilmek için 1950’li yýllara, yani Ýkinci Yeni’nin çýkýþýna kadar beklemek gerekecektir.

Ama 1950’ler geldiðinde NecipFazýl artýk çok farklý bir noktada bulunmaktadýr. Sosyal ve siyasal alanda yürüttüðü o dillere destan mücadelesi bireyselliðinin, birey olarak dünya karþýsýndaki duruþunun -yani “modern” þiirin- önünde yer almaktadýr artýk.

***

Nota Bene: Yaklaþýk yirmi yýl önce karaladýðým ama o günden beri bir türlü yayýnlanamayan uzunca bir metinde ayrýntýlý olarak tartýþmaya çalýþmýþtým “modern Türk þiirinin doðuþu” meselesini ve bu baðlamda NecipFazýl þirinin yeri konusunu. Bir gazete yazýsýnda ise ancak bu kadar deðinebiliriz böyle bir konuya.