Ýþ hayatýnda, arkadaþ çevrenizde rastlamýþsýnýzdýr. Hak etmediði pozisyonlarda olan insanlarýn gereksiz bir özgüvenleri olur. Her þeyi biliyor gibi konuþurlar. Konuþurken öyle kesin bir tavýr sergilerler ki önünüzde duran beyaz nesneye siyah dese inanýrsýnýz. Týp dilinde bu lüzumsuz özgüvenin bir adý var: Dunning-Kruger etkisi.
Bu hafta size çok ilginç iki sendromdan bahsedeceðim. Günlük hayatta örneklerini çok görürüz, þaþkýnlýkla da sebebini merak ederiz. Etrafýmýzda kariyerinde hak etmeden ilerlemiþ birçok insan vardýr. Bunlarýn bir kýsmýnýn altýnda yatan farklý sebepler olsa da, hak etmediði pozisyonlarda olan insanlarýn gereksiz bir özgüvenleri olur. Her þeyi biliyor gibi konuþurlar. Konuþurken öyle kesin bir tavýr sergilerler ki önünüzde duran beyaz nesneye siyah deseler inanýrsýnýz. Bu insanlar sadece iþ hayatýnda olmaz. Arkadaþ çevrenizde de hiçbir fikir sahibi olmadýklarý konularda her þeye hakimmiþ gibi konuþanlar vardýr. Örneðin siz doktorsunuz, arkadaþýnýz ise alakasýz bir iþ yapýyor ama saðlýk hakkýnda öyle çok biliyormuþ gibi konuþuyor ki siz bile bir an bilginizden þüphe duyabilirsiniz. Ýþte bunun adý Dunning-Kruger etkisidir. Ýlk olarak 1999 yýlýnda Journal of personality and Social Psychology adlý dergide David Dunning ve Justin Kruger tarafýndan tanýmlanmýþtýr. Özet olarak bir konuda yeterliliði olmayan insanlarýn, kendilerini o konuda olaðanüstü yeterli görmesidir. Bunun altýnda yatan iki sebep tanýmlanmýþ. Birisi ego. Çok az insan kendini ve yeteneklerini ortalamanýn altýnda görür. Genellikle kendimizi ve yapabildiklerimizi ortalamanýn üstünde görme eðilimimiz vardýr. Bir diðer ve en önemli sebep ise ortalamanýn altýndaki yeteneklerimizi deðerlendirme yeteneðimizin de doðasý gereði ortalamanýn altýnda olmasýdýr. Mesela kötü bir müzik kulaðýmýz varsa kendimizi çok iyi þarký söylüyor olarak deðerlendirebiliriz. Çünkü o yeteneðimizi deðerlendirecek olan yeteneðimiz zaten kötüdür. Deðerlendirmede hata yapmamýz muhtemeldir. Ýþin ilginç tarafý; özgüven kariyer basamaklarýnda ilerlemede o kadar önemlidir ki, Dunning-Kruger etkisini birçok önemli pozisyondaki insanda görebilirsiniz. Aksine kendini sürekli bir eðitim süreci içerisinde hissedip, yetersiz görüp geliþtirmek için çabalayan ama aslýnda iþlerinde birçok kiþiden çok daha iyi olanlar hak ettikleri pozisyona çok kolay gelemezler. Halk arasýnda söylenen ‘Fazla tevazu gösterme, gerçek sanýrlar’ sözü de bu gibi durumlar içindir. Özet olarak Dunning-Kruger etkisi; bir konuda ne kadar bilgisizse, o kadar cesur davrananlar içindir.
Þimdi bunun tam tersi bir durum olan Impostor Sendromu’ndan bahsedeceðim. Impostor Sendromu ise genellikle iþinde donanýmlý, bilgili ve hakkýyla elde ettiði baþarýlarý olan insanlarda görülür. Bu kiþiler de kendilerini olduklarýndan aþaðý görürler. Yani bulunduklarý konumu aslýnda hak etmediklerini, yeteri kadar bilgili olmadýklarýný, þans eseri o konumda bulunduklarýný ve bir gün bu foyalarýnýn açýða çýkacaðýný düþünürler. Baþarýlarý ile ilgili iltifatlarý genellikle kabul etmezler. Örneðin çok iyi bir okuldan burs kazandýklarýnda tebrik ederseniz size ‘Tamamen þans eseri oldu. Gerçekten iyi olanlar baþvurmamýþtý, o yüzden ben bursu alabildim’ diyebilirler. En sýk görülen bireyler ise yüksek akademik baþarýlarý olan kadýnlardýr. Erkek egemen akademi dünyasýnda kadýnlarýn bu sendroma sahip olma olasýlýðýnýn yüksek olma nedeni ise genellikle yoðun baskýlara maruz kalmalarýdýr. Impostor Sendromu’na sahip olan bireylerin aileleri genellikle çok eleþtirel ya da uçlarda övgülerde bulunan ailelerdir. Bir çocuðu sürekli eleþtirmek, ilerleyen zamanda onun hiçbir baþarýyý hak ederek almadýðý duygusuna neden olacaktýr. Ya da tam tersi her yaptýðý övülen çocuk da gerçek hayata çýkýp baþarýsýzlýða uðradýðýnda güvensizlik geliþecektir. Impostor Sendromu kiþinin gerçek potansiyelini tam olarak ortaya koyamamasýna ve hak ettiði daha yüksek noktalara ulaþamamasýna sebep olur. Sokrates’in ‘Bildiðim bir þey varsa o da hiçbir þey bilmediðimdir’ sözü buram buram bu sendromu anýmsatsa da ben pek severim.
Nasýl bedenimiz yaþlanýyorsa beynimizde ayný þekilde yaþlanýyor. Saðýklý yaþlanma için sürekli yeni çalýþmalar yapýlýp, yeni bilgiler ediniliyor. Beyin yaþlanmasýný yavaþlatmak içinse ancak son yýllarda çalýþmalar yapýlmaya baþlandý. Institute of Medicine’ýn 2015 yýlýnda yayýmladýðý rapora göre ‘’Ýyi Zihinsel Yaþ Alma Kriterleri’’ nelerdir?
• Fiziksel aktivite yapmak
• Merkezi sinir sistemini (Beyin) etkileyen ilaçlardan kaçýnmak
• Zihin egzersizleri yapmak
• Sosyal yaþamýn içinde ve aktif olmak
• Uyku düzenine dikkat etmek
• Düzenli ve saðlýklý beslenmek
• Kardiyovasküler hastalýklara risk oluþturan hastalýklarla savaþmak: Hipertansiyon,
• Diyabet (Þeker hastalýðý)
Eskiden az miktarda alkolün inme riskini düþürdüðüne dair yayýnlar mevcuttu. The Lancet dergisinde yeni yayýmlanan geniþ çaplý bir çalýþmanýn sonucuna göre bu bilginin yanlýþ olduðu, alkolün az miktarda alýnmasýnýn da inme riskini hiçbir þekilde azaltmadýðý tespit edildi. Daha önceki yazýlarýmdan birisinde de hafif düzeyde alkol içiciliðinin saðlýðýmýza verdiði zararlardan bahsetmiþtim. Alkolün güvenli kullaným sýnýrý yoktur. Az miktarda alkol alýmý da beyin hücre ölümünü tetikler.