Neden diliniz lal gözünüz kör?

Harika eleştiriler yazıyorsunuz; bir kısmını, hatta çoğunu paylaşıyoruz...

Evet, olmamalıydı, Ankara Valiliği “Cumhuriyet yürüyüşünü” yasaklamamalıydı.

Bir tür “Silivri ittifakı” görüntüsü çizse de, isteyen istediği menzile yürüyebilmeli, istediği mozoleye yüz sürebilmeliydi.

Haklısınız...

Fakat, “Türkiye Cumhuriyeti gitti, dinci cumhuriyet geldi” lafzını anlamıyoruz.

Bunu neye, hangi parametrelere bakarak iddia edebiliyorsunuz?

Harika eleştirileriniz arasında “ölüm oruçları” konusu da önemli bir yer tutuyor.

Öyle yürekten yazılar yazıyorsunuz, “insanı vicdandan vuran” öyle muhteşem tespitler yapıyorsunuz ki...

Evet, insanlar ölmemeli.

Devlet, hükümet, bakanlık, ilgili daire, her kimse, müdahale etmeli, geride sadece bir “utanç görüntüsü” bırakacak bu eylemi durdurmalı.

Uludere’yi de çok dilinize doladınız.

Dolamaya devam ediyorsunuz; neredeyse içinde “Uludere” geçmeyen yazı yazınız yok... Velut bir konu üstelik, neresinden tutsanız muhatabınızı sıkıştıracak argümanlar bulabiliyorsunuz...

Bu hususu da paylaşıyoruz ve diyoruz ki, “Uludere’de ne oldu? Soruşturma bir an önce tamamlansın. Failler ortaya çıksın...”

Her bir şeyi anlıyoruz da, “Müslüman Türk hükümeti Kürtleri katlediyor” cümlenize bir kılıf bulamıyoruz

Nedir?

Devlet operasyonlarının motivasyonu Müslümanlık mıdır?

Müslümanlık bir operasyon diniyse, PKK terörünün arkasındaki din düşüncesi nedir?

Bu ince hassasiyet, bu yüksek sorumluluk duygusu, bu göz yaşartıcı insan sevgisi, neden zaman zaman “terörü anlayan ve kollayan” bir dille karşımıza çıkıyor, bunu da anlamıyoruz.

PKK’nın talimatıyla başlayan, BDP’nin desteğiyle yürüyen açlık grevleri, doğal olarak, taraftarlarını ve karşıtlarını üretti.

Örgüt, açlık grevlerinin çözüm olmadığını söyleyen aydın, yazar, gazeteci başta olmak üzere, neredeyse söz söyleme konumundaki herkesi tehdit ediyor.

Bu konuda bir eleştirinize, bir karşı çıkışınıza rastlayamadık.

Neden?

Mesele, PKK/KCK tutuklu ve hükümlüleri adına açıklama yapan Deniz Kaya, “Kendilerine aydın, yazar, gazeteci, köşe yazarı diyenler başta olmak üzere, halkımızın yeminli düşmanları ve kral soytarıları, sözlerini bilerek, tartarak konuşmalı. Aksi durumda sonuçlarına da katlanmayı bileceklerdir” diyor.

Buna bir itirazınız olmayacak mı?

Neredeyse bir yıldır “Uludere” türküsünü çığırıyorsunuz, ölümlerden duyduğunuz endişeyi dile getiriyorsunuz...

İstikbalde ölecekleri ve geçmişte ölümle tecziye edilmiş fukara Kürt çocuklarını neden sorun yapmıyorsunuz?

Bölgede sadece “devlet operasyonu” yok ki...

Paralel olarak PKK’nın “iç infaz mekanizması” çalışıyor ve çatır çatır Kürt öldürüyor.

Niçin buna ilişkin bir “durum değerlendirmesi” yapmıyorsunuz?

Niçin örgütün cinayetleri karşısında diliniz lal, gözünüz kör?

Benzeri bir “körlüğü”, CHP İl Başkanı olacak zatın 29 Ekim’de sahnelediği “Ordu göreve” parodisinde de sergilediniz.

Bir tek habere, bir tek eleştiriye yer vermediniz sayfalarınızda.

Madem her işin başı “demokrasi”dir; istikbalde “demokrasi kaybı” olarak bize dönecek klasik CHP politikalarında neden bir sorun görmüyorsunuz?

Neredeyse 5 bin adet “Uludere” yazısı yazmış “takıntılı başyazarınız”, ne zaman içinde Oğuz Kaan Salıcı geçen bir yazı yazacak?

Merakla ve hasretle bekliyoruz.