Neden erken deðil de, ‘çok erken’ seçim?

Dün CHP’nin “hazýrlýksýzlýðý”ndan söz etmiþtim... Devlet Bahçeli’yi erken seçimi dillendirmeye icbar eden zorunluluklarýn muhalefet cephesinin davranýþlarý ve yönelimleriyle irtibatlý olduðunu söylemiþtim. 

Çünkü eline mikrofonu alan CHP’li bu yýlýn (bu yazýn) çok sýcak geçeceðini söylüyordu. 

CHP’nin hazýrlýksýzlýðýný sadece “atalet”le açýklamak mümkün deðil. 

Bir beklentiyi iþaret eden (bir “beklenti” içinde olduklarý kuþkusunu uyandýran) bir hazýrlýksýzlýk bu... 

Ýþin atalet boyutu da var ama bu daha çok “cehalet”ten kaynaklanan bir atalet... Ona daha sonra deðineceðim. 

Bu “beklenti”nin nerelerde, hangi adreslerde oluþturulduðunu tahmin etmek zor deðil. 

Cumhurbaþkaný Erdoðan, erken seçim kararýný açýkladýðý basýn toplantýsýnda üç hususun altýný çizdi: 

BÝR- Ülkemizin karþý karþýya bulunduðu fotoðraf... 

ÝKÝ- Suriye’deki geliþmeler... 

ÜÇ- Kur oyunlarý... 

Üçüncü maddeyi “kur oyunlarý” biçiminde ben özetledim. Erdoðan, “Makro ekonomik kararlar alacaðýmýz dönemin arefesindeyiz” diyordu ve bir “aciliyete” dikkat çekiyordu. 

Ülkemizin karþý karþýya bulunduðu fotoðraf; yani Batýlý koalisyonun (müttefiklerimizin) sistematik saldýrýlarý, Suriye’de oluþturulmaya çalýþýlan yeni statünün bize “güvenlik sorunu” olarak dönmesi, uluslararasý finans çevrelerinin “içerideki” acenteleri eliyle uyguladýðý “kur” baskýsý ve nihayetinde “ekonomik kriz” beklentisi oluþturmasý erken seçimi “zorunlu” ve hatta “hayati” hale getirmiþtir. 

Kaldý ki, bu iþi fazla uzatmanýn gereði yoktu. 

Normal zamanlarda olsaydýk, seçimleri zamanýnda ve kendi takvimi içinde yapmaya özen gösteren, bunu neredeyse “þaþmaz ilke” haline getirmiþ AK Parti’nin kendi ilkesiyle çeliþtiðini söyleyebilirdik. Nihayetinde “sistem” belliydi... Ama 16 Nisan referandumu farklý bir tablo çýkardý ortaya. Resmen “Cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi”ne geçildi, “partili Cumhurbaþkaný” uygulamasýna dönüldü ama (uyumlu bir hükümet olsa da) “yetki” Cumhurbaþkaný ve “icra heyeti” arasýnda üleþtirildiði için, ortaya bir “belirsizlik” çýktý. 

Buna, Meclis’in hâlâ eski dönem statüsüne uygun çalýþmasýný da eklerseniz, “belirsizliðin” (muhtemel) aðýr faturasý daha iyi anlaþýlacaktýr. (“Vakit kaybý” da bir faturadýr.)

Bu belirsizlikle iki yýl daha devam edilemez miydi? 

Dýþ siyasi konjonktür uygun olsaydý, evet... Ama “ülkemizin karþý karþýya býrakýldýðý fotoðraf” buna izin vermiyor. 

Hele, “Cumhur ittifaký”ný parçalamaya dönük, AK Parti içinde de partnerler bulan çalýþmalarýn (sinsi faaliyetlerin) hýz kazandýðý bir böylesine “netameli” bir dönemde... 

Ki, kimi fýrýldak AKP’lilerin, eski sisteme dönülmesi konusunda CHP ve sair odaklarla gizli bir mutabakat içinde olduklarý sýr deðil... 

Hülasa, erken seçim, zarureten “çok erken seçim”e dönüþmüþ durumda. 

Kurgulu “hazýrlýksýzlýðýyla” iþ üstünde yakalanan muhalefet cephesinin buna nasýl refleks göstereceðini þimdilik bilmiyoruz. 

Bunu, bence, “sufle” almaya alýþmýþ Kýlýçdaroðlu da bilmiyor. 

Hâlâ “Köy Enstitüleri” rüyasý gören (iktidara geldiklerinde çaðdaþ köy enstitüleri kuracaklarmýþ) Kýlýçdaroðlu “yeni sistem”in ne getireceðini de bilmiyor. 

Hâlâ bir Baþbakan seçileceðini, Cumhurbaþkaný yetkilerinin sembolik kalacaðýný zannediyor. 

Eline mikrofonu alan CHP’li, “bu yaz çok sýcak geçecek” diyordu. 

Bu kadarýný iyi tahmin etmiþler... 

Bu yaz (24 Haziran’da) seçim var ve CHP henüz bir aday belirleyebilmiþ deðil. 

Bu yaz gerçekten de “çok sýcak” geçecek!