Baðdat Caddesi ve Beþiktaþ’ýn kimi semtlerindeki alkýþlý nümayiþi saymazsanýz, toplumun neredeyse tümü “homurtuyla” karþýladý son darbe giriþimini.
Ýlk günün heyecaný geçine (daha doðrusu darbenin korkunç yüzü ortaya çýkýnca) o kesim de çekti desteðini.
Darbenin Cumhurbaþkaný Erdoðan’a yönelik olmasý baþlangýçta bir hoþluk yaratmýþtý... “Erdoðan düþmanlýðý”yla temayüz etmiþ çevreler bundan büyük bir memnuniyet duymuþtu ama bu “delilik hali” çok kýsa sürdü.
Çünkü “darbe” kýlýfý giydirilmiþ “suikast giriþimi”nin arkasýnda “Cemaat” vardý.
Bir diðer ifadeyle, FETÖ...
FETÖ nefreti, Erdoðan nefretine galip geldi.
Bunda þaþýracak bir durum yok.
Kamuoyu, bütün “kirlilikleri” bu yapýya fatura ediyor.
Haddizatýnda bütün kirliliklerin arkasýnda bu yapý var.
Kim bilir “himmet” adý altýnda kaç insaný haraca baðladýlar.
Kim bilir kaç can yaktýlar.
Kim bilir kumpaslarla, iftiralarla, soruþturma tezgâhýyla kimlerin hayatýný karartýlar.
Kaç gündür “darbeye karþý demokrasi nöbeti” tutan insanlarla konuþuyorum, “tepkileri” alýyorum.
MHP’lisi, CHP’lisi, AK Parti’lisi, hatta HDP’lisi ayný duyguda birleþmiþ durumda: NEFRET.
Pensilvanya’daki zatýn ismi geçtiðinde, bu nefret “tiksinti”ye dönüþüyor.
Neden?
Dün ve önceki gün, paralel yapýyla iliþkisi bulunan birtakým harici isimler (kimi gazeteciler, yazarlar), örgütle baðlarýný kopardýklarýný, artýk bu örgütün yayýn organlarýnda yazmayacaklarýný bildirdiler.
Bu kararý “anlamlý” ve “deðerli” bulduðum için yazmýyorum. Bilakis geç kalmýþ bir karar, (hatta “deðersiz” ve “geçersiz” bir karar) olduðunu düþünüyorum.
Örgüt, fiili taarruza geçtiði 7 Þubat’ta ele vermiþti kendini.
Ergenekon ve Balyoz sürecinde giriþtikleri “piar” çalýþmasýyla, bazý çevrelerin (özellikle bu mahallelerin) tecessüsünden uzak kalmayý baþarmýþlardý; bizi darbecilerden kurtaracaklardý, Türkiye’nin baðýrsaklarýný temizleyeceklerdi, “hukukun üstünlüðüne” dayalý bir sistemin kurulmasýna yardýmcý olacaklardý; ama “güç zehirlenmesi”nin verdiði þýmarýklýkla (ve buradan aldýklarý dokunulmazlýkla) giriþtikleri intihar eylemleri, gerçek niyetin ne olduðunu ortaya çýkardý.
Karþýmýzda, gerektiðinde “iç savaþ” çýkaracak, gerektiðinde darbe yapacak, gerektiðinde Meclis’i bombalayacak, gerektiðinde tanklarýný sivillerin üzerine sürecek tehlikeli bir yapý var.
Müstafi arkadaþlarýn kararýný bu nedenle anlamlý ve deðerli bulmuyorum.
Gezi sürecinde ve 17/25 Aralýk giriþimlerinde mal meydana çýkmýþtý. Bütün darbe soruþturmalarýnýn, paralel yapýya “devlet içinde alan açmak” için düzenlendiði saðlam delillerle ortaya konulmuþtu.
Müstafi arkadaþlar dönüp bakmadýlar bile...
Hatta iddia sahiplerini anlayýþsýzlýkla, komploculukla, bütün kötü þeyleri “üst akýl” denilen muhayyel yapýya fatura etmekle suçladýlar. Liberallerin de tam desteðini aldýlar.
Darbe giriþiminden sonra fikir ve karar deðiþtirmeleri kimseyi tatmin etmeyecektir.
Bundan sonra nasýl bir tavýr takýnacaklar?
FETÖ’ye karþý savaþta rol üstlenecekler mi?
Bildiklerini kamuoyuyla paylaþacaklar mý?
Burada, bir çift söz de, hocalarýnýn aðzýndan çýkan her sabuklamada “keramet” vehmeden vicdaný ve beyni uyuþmuþ þahýslara söylemek gerekiyor.
Herkes sizden nefret ediyor.
Neredeyse varlýðýnýza bile tahammül edilemiyor.
Meydanlar “idam isteriz” sloganlarýyla inliyor.
Her sözünüz, her tutumunuz, her “hal beyaný”nýz toplumun tümü tarafýndan tiksintiyle karþýlanýyor.
Bunun nedeni üzerinde düþünmeyecek misiniz? “Niçin bize böyle bakýyorlar? Ne yaptýk da insanlarýn nefretini kazandýk? Bu duruma nasýl getirildik?” diye sormayacak mýsýnýz?