Neden, niçin? İçin, çünkü, rağmen...

İnsanların başkalarına dürüst olabilmesi için önce kendilerine dürüst olmayı başarmaları gerekir. Bunun için şu can alıcıya iki soruyu kendimize sormaktan vazgeçmemeliyiz; Neden ve Niçin?

Kişi, daha yolun başında dürüstçe yüzleşmeli gerçek niyetiyle, kanmadan, kandırmadan. Gerçek cevaplar sonuçlarda gizlidir. En basit haliyle üçe ayırabiliriz yola çıkış niyetlerimizi; İçin, Çünkü, Rağmen...

Hz.Mevlana, “Beşeri aşk ilahi aşka köprüdür, gönlü ilahi aşka hazırlar” der. İçinde beşeri ve ilahi aşkı barındırdığı için AŞK’ı ele alarak konuyu biraz daha açıklayalım.

Nedeni; İçin ve çünkülerle dolu, aşk diye adlandırılan duygular, yatay çizgide yer alırlar, derinlikleri olmaz. Kişi bu nedenleri kendi için istemektedir, bencildir. Sevdiği aslında karşısındaki değil, kendisidir. İstenilen şartlar ortadan kalkınca onunla ilişkili tüm duygularda biter. Nedeni; Rağmenlerden oluşan duygular ise dikeydir, derinlemesinedir. Zor şartlarda bile kolay kolay hasar almazlar. Benlikten sıyrılmışlardır...

Kişi kendisine ve karşısındakine dürüst davranıp, niyeti her ne olursa olsun, tüm açıklığıyla belirtmişse sorun yok. Ama dürüst davranmayıp asıl niyetiyle yüzleşmemiş veya yüzleştirmemişse ortada bir RİYAKÂRLIK var demektir. Çoğu zaman için ve ‘çünkü’lerle yola çıkan biri, ‘rağmen’lerle dolu  ulvi nedenlerin arkasına gizlenir ve zamanla itiraf edilmeyen gerçek niyetler su yüzüne çıkar; ya yol çizgisinde tamamlanmaz yada yarı yolda kalınır. Riyakârlığın en vahim hali ise TAKİYYEDİR. İnancın belli bir ranta ulaşmak için kullanılması...

Mutluluğu; putlaştırılan duygu, kişi  veya nesnelerde aramak insana hem zaman hem de kendini kaybettirir; bunun adı aşk değil takıntıdır. Mutluluk ve huzur istiyorsan bil ki “Aradığın kendindedir”... Aradığını kendinde bulan ise inandığı değer ve duygular üzerine pazarlık yapmaz, yapamaz...

Çoğumuz eski Türk filmlerini belki bu yüzden seviyoruzdur. ‘İçin’ler ve ‘çünkü’lerde sıkışmış, tenlere hapis, dillere pelesenk olmuş, pazarlıklı sözde aşklar yerine gerçek ve samimi duyguları, rağmenleri barındırdığı için. Sevginin yolu, insan olmaktan geçer. İnsan olmanın şerefiyle hareket eden ahlak ve fazilet sahibi insanlar; aşk, sevgi, insani, milli ve manevi duygu ve düşüncelerini, akıl, mantık, vicdan üçgeninden rağmenlerle harmanlayarak geçirirler. İlahi ve beşeri aşkta kıymetli olanda budur; Onda bencillik değil paylaşım vardır; pazarlık değil teslimiyet vardır; samimiyet, inanç ve sevgi yani AŞK...

Cennet Cennet dedikleri birkaç köşkle birkaç huri İsteyene ver sen ani, bana seni gerek seni Yunus’dürür benim adım, gün geçtikçe artar odum İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni... Yunus Emre Hz.