Neden

Batı, dünyaya ‘uluslararası değerler’ diye yutturduğu her şeyi ayaklar altına alıp neden Türkiye’deki bir referandumda açıktan taraf oldu?

Türkiye’deki referandumda sistem değişikliğine “Evet” diyenlerin düşünce ve ifade özgürlüğünü niçin kısıtlıyorlar?

Savaş sebebi olacak hamleleri yapmalarındaki saik ne?

Mevzunun köküne indiğimizde şu sualler karşımıza çıkıyor:

Yaklaşık 100 yıl önce, başta lisanımız ve hurûfatımız olmak üzere, kılık kıyafetimizden tartımıza kadar bize ait olanlar elimizden alınıp yerine Batı’nın yoz değerleri neden kondu?

İslâm’ın sancaktarlığını yapmışların yurdu Anadolu’da “Allah” demek neden yasaklanmıştı?

İşte bu soruların cevapları bugün Batı’nın panikle kendi putlarını yemesinin izahı olacaktır.

“Yurtta sulh cihanda sulh” diyerek 783 bin kilometre kareye hapsettikleri Anadolu ruhu bugün zincirlerini kırmaktadır. Geçen yüz yılın ardından devlet ve millet bir olarak ilk defa Batı’nın zincirlerini kırmaya mâtuf bir irade göstermektedir. Batı’yı panikleten, korkutan bu iradedir.

Bu iradeyi kırmak için Batı Fethullahçı Terör Örgütü, PKK ve bilumum iç unsurlar kullanmış çok şükür başarılı olamamıştır. Gezi ayaklanması, Türkiye’nin doğusunda kazılan hendekler ve en son 15 Temmuz işgal teşebbüsüne Anadolu halkının gösterdiği direnişle hüsrana uğrayan Batı artık son hamlelerini yapmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey yöneticilerini ülkelerine sokmamak gibi savaş sebebi sayılacak hamleler de gösteriyor ki panik büyük. Bu panikle, iç unsurların beceremediği işgali bilfiil kendileri teşebbüs edebilir.

Geçen sene yazmıştım. Düşmanı beklemenin bir mânâsı yok. Ülkemizi ateşe atacakları biz kendi evlerinde ateşle tanıştıralım. En azından, siz bize gelmeye kalkarsanız biz sizden önce geliriz psikolojisini yerleştirmek gerekir; hem kendi halkımıza hem de Batı’ya. Bunun çeşitli yolları vardır, bu yolları devleti yönetenler biliyordur!..

Dünya bir inkılâba gebe. Maddi ve mânevî sarsıntılar büyük zuhurun habercisi. Yaşayacağımız her hâdise karşısında korkmadan, paniklemeden, şaşırmadan gereken yerde gerekeni yapacak şuurda ve hazırlığında olmalıyız.

Ya özgürlük ya esaret eşiğinde, 15 Temmuz’daki rahmete mazhar olma duasıyla...