Neden yorgunuz?

Geliþ gayemizi unutunca dünyevî her þey önceliðimiz oldu. Bir ev almak, araba almak, makam mevki sahibi olmak vs. kadar 2 rekât namaz kýlmak, zikretmek, murâkabeye dalmak bizleri heyecanlandýrmýyor.

Kalbî ve fikrî zafiyetten doðan eksikliklerimiz bizi inancýmýzdan uzaklaþtýrýyor. Benzememiz gerekenlere benzemeye ve en kötüsü de, benzememiz gerekenlerden nefret etmeye baþlýyoruz. Kimbilir belki de onlarýn aynasýnda kendi rezilliðimiz görmekten, vicdanýmýzý avutmak adýna kendimize söylediðimiz yalanlarý bizlere hatýrlattýklarýndan mütevellid kýzgýnlýðýmýz, nefretimiz…

Bu dünyaya gelmemizin tek sebebi var: Allah’a kul ve Resûlü’ne (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmet olmak... Bunun ötesi yok; bu kadar basit!.. Ne yapýp yapmayacaðýmýzý da Allah kitabýnda bildirmiþ, Resûlü aracýlýðýyla da göstermiþ. Aslýnda ne kolay bir imtihandayýz. Ýstenilenler söylenmiþ ve gösterilmiþ bizden de aynýsýný yapmamýz talep ediliyor. Burada zorluk ne?

Eskiden suçu nefsimize atardýk ama artýk direk dine atýyoruz. Veyahut hocalara, âlimlere… “Din yorgunluðu” diye bir saçmalýk da uydurdular. Sanki geçmiþte hiç kötü âlimler, söylediðini yaþamayan hocalar, din satarak para kazananlar yokmuþ da yeni çýkmýþlar bu sebepten de insanlar, hususiyetle de gençler dinden uzaklaþýyormuþ. Dünyevî þeylerin kötüsünü görüp de iyisinden vazgeçeni hiç gördünüz mü! Göremezsiniz, çünkü dünyevî mevzularda hep daha iyisi aranýr, daha iyisini elde etmek için fedakârlýklar yapýlýr. Lâkin mevzu din olunca, dünyevî metâyý elde etmek için gösterilen gayretin milyonda biri gösterilmez. Neden?.. 

“Dünyaya meylimiz arttý, biz dünyaya dalýnca çocuklarýmýz da bizleri takip ederek dünyanýn dibine indiler ve ne din kaldý ne diyanet” diyeceklerine, sosyolojinin çok sevdiði kategorize etmenin arkasýna sýðýnýp “Din yorgunluðu” diyerek iþin içinden çýkmaya çalýþýyorlar.

Gençlere sabahlara kadar teheccüd namazý mý kýldýrýyorsunuz da çocuklar yoruluyor! Yoksa hergün oruç tutturup bir de üzerine cihad meydanlarýna mý gönderiyorsunuz!.. Tabiî ki hiçbiri!

Hadi hep beraber itiraf edelim: Günah yorgunuyuz… Dünyalýðýn peþinde koþmaktan yorgunuz…

Ýnternet baþýnda sabahlayýp sabah namazý ezanýný duyduðu hâlde kýlmayýp yataða giren ve akþam ezanýnda uyanýp nargile kafeye koþan ‘Müslüman genç’ nasýl din yorgunu olabilir! Her þerre aklý eren ama iþ ibadete gelince binbir bahane sayan (Bakýn buna da kafalarý çalýþýyor!) gençleri kimse mâzur göstermesin!

Hem kendimizin hem de çocuklarýmýzýn yediði haltlara bahane bulmaya çalýþmayalým. Allah’ýn bizden istediði belli... Allah’ýn ve Resûlü’nün emir ve yasaklarýna uyuyor muyuz uymuyor muyuz? Ne kadar sade, yalýn bir sual; denklem yok, formül yok, bilinmeyen sayý yok… Her sýkýntýmýzýn, her hastalýðýmýzýn cevabý bu soruda... Çok basit bir soru ama cevabý oldukça zor!..

Allah’ýn rýzasýný kazanmak için geldiðimiz dünyada savaþýmýz “öz nefsimizle”. Her ne yaparsak yapalým gaye bu olmalý. Mütefekkir Salih Mirzabeyoðlu’nun hayata dair þu çerçevelemesine dikkatinizi çekerim: “Biz sebepte de, neticede de, gayede de, hedefte de bütün insan faaliyetlerini toplayýcý mihrak noktasý olarak, kiþinin kendi öz nefsiyle savaþýný görüyoruz.”

Cenk meydanýnda savaþýrken de, makam koltuðunda otururken de, ev araba alýrken de gözetilmesi gereken hedef, öz nefisle savaþ… Bu hedeften saptýðýmýzdan, sýrtýmýzdaki þeytaný taþýmaktan bîtap düþtük!..

Mevzu bu kadar basit!..