Cumhuriyet gazetesinin rezil baþlýðýna itiraz etmek “insanlýk borcu”ydu...
Nedim Þenerbunu yaptý.
Medyadaki hayâsýz tayfanýn saldýrýsýna uðradý.
Ýlk FETÖ iddianamesini hazýrlayan savcý Mustafa Alper’in bir kamyon tarafýndan “biçildiðini” yazýyorsanýz ve o savcýyý sadece mahut iddianameyle tanýmlýyorsanýz (yani “biçilmesinin” o iddianameyle iliþkili olduðu yönünde bir kanaat oluþturmaya çalýþýyorsanýz), size iki þey söylerler:
BÝR- Ruh hastasý...
ÝKÝ- FETÖ militaný...
Cumhuriyet gazetesinin (ve kimi çalýþanlarýnýn) FETÖ’yle iliþkisine dair onlarca yazý yazdým; tartýþmaya girdiklerimden “açýk, inandýrýcý” kanýtlar bekledim. Karþýlýk alamadým.
Cumhuriyet gazetesinin bir FETÖ organizasyonu olduðunu söylemeye çalýþmýyorum elbette... Cumhuriyetle yaþýt ve Cumhuriyetin ilanýyla birlikte “kazanýmlar” skalasýnda görmeye alýþtýðýmýz deðerlerin temsilcisi olarak bilinen bu gazeteyi, tarihin bir aralýðýnda bu deðerlerle tezat bir siyasal çizgiyi savunurken gördük ve elbette çok þaþýrdýk.
Savcý Mehmet Selim Kiraz’ýn kafasýna silah dayayan militanlarýn sözcülüðüne soyunan ilk gazeteydi... Ayrýca o “meþ’um” görüntüyü yayýnlayan iki gazeteden biri oldu. Diðerinin Hürriyet olduðunu belirtmeye gerek var mý? (Hâlâ çaktýrmadan FETÖ’cülük yapan Hürriyet...)
Kemalist umdeleri savunduðunu zannettiðimiz Cumhuriyet gazetesi, bir dönem, PKK’nýn resmî yayýn organý gibi çalýþtý.
Daðdaki militanlara “çiçek çocuk” muamelesi yapan röportajlarý bu gazetede okuduk.
Hayýr, terörist filan deðillermiþ. “Ekolojik devrimciler”miþ. “Yere sigara izmarit dahi atmazlar”mýþ. O derece duyarlý çocuklarmýþ.
Bu duyarlý çocuklarýn Ankara’nýn göbeðinde patlattýklarý bombalar, yine bu gazete tarafýndan “savunma” cümleleriyle haberleþtirildi.
Bir “sinyal kazasý” olmuþ...
Bacýlarý (bombayý patlatan teröristi “bacý” olarak gördüklerinden kuþku yok), Çevik Kuvvet’in önünde kendini patlatacakmýþ ama birden önünde bir belediye otobüsü belirince telaþa kapýlmýþ, pimi çekivermiþ...
Evet, onlarca masum insanýn hayatýna mal olan “canlý bomba saldýrýsýný” Cumhuriyet gazetesi bu cümlelerle duyurdu. Bütün kabahat, birden kýzcaðýzýn önünde beliriveren belediye otobüsündeymiþ. Bomba doðru yerde patlamadýysa (bu arada “doðru yer” Çevik Kuvvet oluyor), suç belediye otobüsü þoföründeymiþ.
PKK destekçiliðini “FETÖ yancýlýðýyla” taçlandýran Cumhuriyet gazetesi, 17/25 Aralýk giriþiminden sonra, Türkiye Cumhuriyeti devleti için bir “güvenlik sorunu”na dönüþtü.
Devletin gizliliðini ilgilendiren belgeler, ilk kez bu gazetede yayýnlandý. Düpedüz bir “casusluk faaliyeti” olan MÝT TIR’larý spekülasyonuna bu gazete “yataklýk” ve “öncülük” etti
Cumhuriyet, artýk bir gazete deðil, FETÖ’nün “geri dönüþüm kutusu”ydu.
FETÖimal ediyor, geri dönüþüm kutusuna atýyordu.
Cumhuriyet de bu bilgileri alýp “çerçeveleyip” bir güzel haberleþtiriyordu.
Organizasyonun baþýnda ise, yine bir FETÖ icadý olan ve casusluðu tescillenmiþ Can Dündar bulunuyordu.
Bu vicdansýz organizasyon, savcý Mustafa Alper’in ölümünü FETÖ’den ödünç cümlelerle haberleþtirince, kamuoyu (haklý olarak) tepki gösterdi.
Gazeteci Nedim Þener de tepki gösterenler arasýndaydý.
Hayýr, öyle olmamýþ... Nedim Þener hedef göstermiþ, savcýlýk da Cumhuriyet gazetesi hakkýnda soruþturma baþlatmýþ ve çalýþanlarýndan birini gözaltýna almýþ.
Kaç gündür Nedim Þener’i linç ediyorlar...
CHP’lisi, “Kemalist” kýlýðýna girmiþ FETÖ’cüsü, eyyamcýsý, tüccarý, solcusu...
Keþke öyle olsaymýþ ama savcýlýk Nedim’in tepkisinden bir gün önce harekete geçti.
Ayrýca, Nedim’e kurban olsunlar.
Önce onun gösterdiði delikanlýlýðýn binde birini göstersinler, sonra çýkýp “meslek etiði”, “editoryal baðýmsýzlýk”, bir gazetecinin görevleri” diye kafa ütülesinler!