AK Parti’nin iyiliði için AK Parti’yi dövüp duran eski Baþbakan Baþdanýþmaný, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ý bu kez sosyolojiyle tehdit ediyor.
Esasýnda bunu iyiye iþaret saymalý.
Olup bitenleri kabulleniyorlar, en azýndan “kabullenmiþ” görünüyorlar.
Darbeyle ve varlýðýný inkâr ettikleri “üst akýl”la tehdit edeceklerine, varsýn sosyolojiyle tehdit etsinler.
Bu durum, bir kabul çizgisine geldiklerini gösterir.
Hani, bütün kötülüklerin baþladýðý tarih olarak 2016 Mayýs’ýný iþaret ediyorlardý, “Baþbakan deðiþmeseydi kredi notumuz düþürülmezdi, Baþbakan deðiþmeseydi döviz yükselmezdi, Baþbakan deðiþmeseydi 15 Temmuz giriþimi yaþanmazdý” gibilerden garip yazýlar yazýyorlardý ya...
Hatta daha ileriye vardýrýp, AK Parti içinde alan açmak istedikleri þahsýn kaderini, büyük ölçüde Batý’dan Erdoðan’a yönelecek baskýlarýn belirleyeceðini, baský altýna alýnmýþ Erdoðan AK Parti’den elini çekme gereði duyacaðý için, bu baskýlarýn lüzumlu olduðunu savunuyorlardý ya...
Þimdi içeriden bir “yarýlma” bekliyorlar.
“Üst akýl”ýn giriþimleri sonuç vermedi.
Darbe sonuç vermedi.
Batý’nýn baskýsý ve muhasarasý sonuç vermedi.
Yani Erdoðan, bütün baskýlara raðmen elini AK Parti’den çekmedi.
Ne yapmak gerekir o halde?
Baþdanýþman’ýn mecbur olduðu çevrelerle iliþkisini gizleyemeyen bir yazar, “Ýslamcýlar tasfiye ediliyor” tezviratýný fýrsat bilerek, Erdoðan’ý “AK Parti içinden çýkacak hem Ýslamcý, hem Batý’yla iyi geçinen” yeni bir partiyle tehdit etmiþti. Bu partiyi kuracak kadrolar AK Parti’de mevcutmuþ.
Süreç içinde görüldü ki, varsayýlan bu “kadrolar”ýn da yapacaðý fazla bir þey yok.
En azýndan, yapýlacak þeyin toplumsal karþýlýðý yok.
Geriye, bir tek, mahut “kadrolar”la anýlan “küskün seçmen kitlesi” kalýyor. Böyle bir þey varsa tabii...
Baþdanýþman “hoþnutsuzlar” demeyi tercih ediyor. Bir þekilde Erdoðan’a oy veren ama referandumda sandýða gitmeyen yüzde 11’lik dilim; hoþnutsuzlar!
Ýktidar doðru davranýrsa, hoþnutsuzlar AK Parti’de kalmaya devam edermiþ.
Aksi halde?
Aksi halde, desteðini çekermiþ ve kendisine çýkýþ arayacak bir sosyolojiyi beklermiþ ya da (belki) o sosyolojinin oluþmasýna katkýda bulunurmuþ.
Dolayýsýyla, AK Parti’den elini çekmeyen (yani “baþkalarýna” alan býrakmayan) Erdoðan’ý dizginleyecek tek güç, o sosyoloji olabilirmiþ?
Olabilir mi?
Neden olmasýn?
Fakat anlayamadýðým husus þu:
O “sosyoloji” nasýl oluþacak?
Ýktidarýn bundan sonra nasýl davranacaðýný kollayan hoþnutsuzlar mý oluþturacak o sosyolojiyi, yoksa kendisinden çok þey beklenen ama talepleri karþýlamakta güçlük çeken AK Parti içindeki “gevþekler” mi? Kim?
Yoksa, AK Parti’nin doðru yola girmesini arzulayanlar, kýyýda bir yerlerde oluþmakta olan hazýr bir sosyoloji üzerine mi bina edecekler hareketlerini?
Nasýl olacak?
Ben de diyorum ki, kendinizde keramet vehmediyorsanýz, AK Parti içinde oluþmasýný temenni ettiðiniz “yarýlmayý” ya da yeni bir sosyoloji oluþmasýný beklemeyin, “Hem Ýslamcý, hem Batý’yla iyi geçinen” partinizi bir an önce kurun.
Medya desteðine sahipsiniz.
Elinizde hazýr bir “kadro” da var.
Neyi bekliyorsunuz?
Yeni bir “kalkýþma” ya da toplumsal altüst oluþu mu?
Neyi?
Nihai olarak nedir derdiniz?