Gazetecilik mesleðinin ilginç yanlarýndan birisi de zaman mevhumudur.
Zira saatlerin, günlerin, haftalarýn nasýl geçtiðini anlamazsýnýz.
Her daim bir iþ, yayýn yetiþtirme telaþý, içerik üretme çabasý vardýr.
Pazartesi Günü MASADA NE VAR? Programý biter. Salý günü haftaya nasýl bir içerik üretmeli diye kafa yormaya baþlarsýnýz. Her gün yapýlan yayýn içerikleri de ayrý bir çaba, özen ister elbette.
Bu yüksek tempo ister istemez özellikle de zihinsel olarak sizi yorar.
Aramýzda kalsýn ben dahil birçok meslektaþým B12 baþta olmak üzere takviye gýda ya da vitaminlere de ihtiyaç duyuyoruz.
Ancak takviyelerle de bir yere kadar.
Bazen bir soluklanma molasý kaçýnýlmaz olur.
Peki bunlarý niye anlatýyorum?
Ýtiraf edeyim. Niðde'deki salça mesaisinden sonra rotayý Aydýn Kuþadasý'na kýrdýk.
Kum, deniz, havuz, güneþ, akþam eðlenceleri, konser vs derken dünya ve Türkiye gündeminden uzaklaþtým. Ve yine itiraf edeyim. Aslýnda buna ne kadar da ihtiyacým olduðunu o anlarda bir kez daha anladým. Zira X platformuna her döndüðümde karamsar senaryolar, kayýkçý kavgalarý, trol atýþmalarý, muhalif gazetecilik adý altýnda yapýlan karalamalarla karþý karþýya kaldým.
Hani hep söylemeye çalýþtýðým o zihinsel zehirlenmeye karþý tatil bir detoks gibi geldi.
Ama tabii burada da boþ durmadým.
Bu yüzden tatil izlenimlerimi sizinle paylaþmak isterim.
Öncelikle sosyal medya zehirlenmesi, manipülatif haberlerin toplumu nasýl etkilediðini sohbetlerimizde bir kez daha görme imkaný buldum.
Örneðin, Belçika, Brüksel'de Çocuk hemþireliði yapan Elmas haným ayda sadece 2 bin 7 avro kazandýðýný ve çok yoðun çalýþtýðýný anlattý. Yani bizim sosyal medyadaki gibi toz pembe bir hayat sürmüyorlarmýþ. Ancak kaldýðýmýz otele sadece 3 bin avro ödeyip, üç yetiþkin uçak bileti va havalimaný transfer dahil 10 günlük tatil satýn aldýðýný öðrendiðimde "Biz neden kendi ülkemizde üvey evlat muamelesi görüyoruz?" diye düþünmeden edemedim. Zira biz tüm ulaþýmý kendi aracýmýzla yaptýðýmýz halde yüzde 30 daha fazla ödemiþtik.
Öte yandan her þey dahil iþletmelerde verdiðim tüm parayý çýkarmam lazým anlayýþýyla hareket edenleri görünce de insan þaþýrmadan edemiyor.
Saat 9'da kahvaltý, 11'de çay-kahve-pasta, 13'te öðle yemeði, 15'te atýþtýrmalýklar, 19'da akþam yemeði için en iyi masayý kapma telaþýna düþmek bir tuhaf geliyor. Neredeyse günün 16 saatinde yiyip içen bir yaþam biçimi tuhaf... Ayrýca akþam zil zurna sarhoþ olacak kadar içenler ayrý bir hikaye...
Herkesin özel hayatý tabii ama özellikle Bulgarlar, Ruslar, Almanlar yeme içme konusunda aþýrý uçlarda yaþýyor. Yani Türkler hem daha fazla para ödeyip hem daha az masraf çýkarýyorlar. Bence oteller bu yüzden özellikle yerli turiste týpký kasko uygulamasýnda olduðu gibi müdavim müþteri kartý vermeli. Yani ilk yýl için yüzde 10, ikinci yýl yüzde 20 para iadesi gibi bir uygulama hem iþletmeyi hem de yerli turisti mutlu edebilir.
Ya da animasyon ekibi en eðlenceli aile kartý gibi tatil sonunda bir kart verir ve o aile ödediðinin yüzde 10'unu geri alabilir. Yiyecek bölümü en az yemek israf eden aile kartý verir. Yüzde 10 iade yapýlabilir. Hem israfýn önüne geçilir. Hem de ailelerin de motivasyonu artar.
Neyse bugün itibarýyla artýk tatil bitti.
Yarýn yeniden kollarý sývayýp.
Habercilik mücadelesine omuz verme zamaný.
Bu yazý biraz yavan olduysa affýnýza sýðýnýrým.
Bundan sonraki yazýlarda hepsini telafi etme sözü verir.
Saygýlar sunarým.
Kalýn saðlýcakla.