Nekbe: Kudüs’ün kayıp anahtarı

15 Mayıs 1948, İsrail'in kuruluşundan ibaret değil. Filistinliler için eve geri dönüş anlamını içeriyor.Çünkü onlar, İsrail zulmü eşliğinde terk etmek zorunda kaldıkları evlerini ve zeytin ağaçlarını hiç unutmadılar...

'Nekbe'bizdeki kullanımıyla nekbet, felaketli bir işin başa geçmesiyle ilgili... Arap gazeteciler ve hassaten Filistin davasını takip eden kesimler, "büyük felaket" anlamıyla kullanıyorlar bu deyimi. Gerçek kişilerin ve sürgün yaşayan Filistinlilerin arasında gezinirken başka bir şey fark edecektim: 'Nekbe'ye bir tür yemin, söz veriş, geri dönüş umudu anlamlarının yüklendiğini de görecektim. Yani kısmen vak'aya mesafesi ama bir o kadar da saygısı olan aydınlardan farklıydı Gazze'de yaşayanların veya sürgün dolayısıyla dünyaya yayılmış Filistinli gerçek kişilerin bakışı... 'Nekbe' onlar için bir son, bir ağıt olmaktan çok, bir karar veriş, bir anahtar, bir umut ahitiydi...

Şunu hemen hatırlamak gerek ki İsrail zulmü 15 Mayıs 1948'de başlamadı.Bundan çok evvel, Osmanlı'nın çökertilip bölgenin İngiliz kontrolüne terk edildiği günlerde başladı Yahudi nüfusun Filistin'de toplaştırılması... İkinci aşamaysa Yahudi çetelerin, yerleşik Filistin köylerine, mahallerine düzenledikleri hücumlar olarak gelecekti ki, 1948 öncesine dayanır.

1946'daki Der Yasinkatliamı sözgelimi. Moşe Dayan ve Golde Meir yönetimindeki hain çete, gece her şeyden habersiz, köylerinde uyumakta olan 576 Filistinli'yi feci şekilde katlederek tarihe geçtiler. İlerleyen zamanlarda Golde Meir İsrail Başbakanı oldu, Moşe Dayan Savunma Bakanı yapıldı. İsrail'i, bu tip çeteciler yönetegeldi...

Diğer Başbakanlardan Menahem Begin de, aynı yıl düzenlediği saldırıda, 95 kişiyi öldürmüştür (1946) Çetecilik ve katliamcılık adeta İsrail Devlet Başkanı olmak için zorunlu bir kariyer gibidir. İsrail liderlerinden Ariel Şaron da çete lideriydi ve 1950-1955 yılları onun Filistin'i kana buladığı kızıl yıllardır.

Filistinlilerin uğradığı katliamların arasında bizim nesli ayağa kaldıran kuşkusuz ki 1982 Sabra Şatilla katliamıdır. Yine Şaron'un emri ve önderliğinde, zaten Sabra Şatilla Kampında çok zor koşullarda yaşamakta olan 600 Filistinliyi paramparça ettiler... O günlerdeki haberleri tüylerim ürpererek hatırlıyorum... Boğazlarına makas saplanarak öldürülmüş bebekleri, öyle zannediyorum ki mahşer gününde bile unutabilmem imkansızdır...

2002'deki Cenin Katliamı'nı... 2009 ve 2014'teki Gazze katliamlarını. Dökme Kurşun'u, Mavi Marmara'yı ise zaten hepiniz biliyorsunuz...

***

1917'de Ordumuzun Sina Yarımadasında İngiliz güçlerince çökertilmesini müteakip, ilkin Gazze ardından da Kudüs'ün İngilizlere teslimi Kudüs ve Filistin için felaketin başlangıcı oldu... Bu tarihten sonra peyderpey, saldırılarını, musallat oluşlarını arttıran İsrail'in (siyonizmin) devletleşmesi takriben 30 yılı buldu. Siyonizm politikası, İkinci Dünya Savaşı'nda uğradıkları Nazi soykırımını, 1948'de kurulan İsrail Devletine bir başlangıç kıldı. Ne yazık ki kendi uğradığı soykırım travmasını, sarmal ve hastalıklı şekliyle, herhangi bir insani kurala değer vermeden Filistinlilere tatbik etmektedir halen İsrail... Dünya bu konuda sessiz ve kördür...

***

Romen Fotoğrafçı Mircea Suciu'nun 'Ters/Yüz ediliş' üzerine sergilediği siyah beyaz görüntüleri çok sarsıcı. Bütün ışığın saçsız başının üzerinde patladığı, yüzünü görmediğimiz o adam bize neyi söylüyor. Veya söylemekten kaçındığı nedir... İki eliyle yüzünü tümden kapayan bu adamın parmaklarındaki insanı güvene çağıran kompetanlık, maharet, şehirlilik ve düzenli yaşama dair tüm albeniler, onun tek bir hareketiyle altüst oluyor: Utanç... Bu resmi, çağdaş bir ağıt haline taşır fotoğrafın yüzü bilinmeyen o isimsiz adamı...

Utanç veya gördüklerini kaldıramayışın fotoğrafıdır bu. Nazarın kendi içini dışa atarak; anladığı, hissettiği ne varsa hayatta, hepsinden vazgeçişi... Keşfin, hayretin, merakın, heyecanın bittiği an... İsrail'in insanlığa yaptığı, tam olarak da budur... Derin bir utançla, ters yüz oluş. Ve kötülüğü görmek istemeyiş, yüzünü gözünü kapama hali...

İşte Nekbe, bunun için önemli! Çünkü o, görmemeyi değil, hatırlamayı çağrıştırır. Tersyüz olduğunda bile, cesaretle hatırlamayı. "Bir Filistin vardı ve bir Filistin hep olacak..."