Neo-Nazizm’in tarihsel, güncel kaynaklarý ya da Almanya’nýn Erdoðan nefreti

Baþbakan Erdoðan, Almanya’ya gitmeden hemen önce, Ýsrail’in Mavi Marmara saldýrýsýnda yaralanýp, 4 yýl komada kaldýktan sonra geçen gün þehit olan Uður Süleyman Söylemez’in evine taziye ziyaretine gidiyor ve orada Kur’an okuyor.

Bu, Baþbakan’ýn doðal, içten davranýþýdýr. Almanya ziyareti ve Köln’de onu karþýlayacak olan Ýslamofobi yoðunluklu gösteriler olmasaydý da Söylemez’in evinde ellerini açýp dua edecekti. Ama Köln’deki Erdoðan nefreti tam da Söylemez’in evinde ellerini açan Baþbakan’a duyulan nefrettir ve nefretin ana kaynaðý da tam budur. Mavi Marmara bir simgedir ve yalnýz þiddete ve faþizme baþvurarak ayakta kalacaðýný sanan ve bir zamanlar Nazi Almanya’sýnýn kendisine yaptýðýný Filistinliler’e yapan Ýsrail yönetimine ve onun terörüne karþý bir simge deðildir; Mavi Marmara, Avrupa’dan Çin sýnýrlarýna kadar olan büyük coðrafyada yeni siyasi çýkýþýn simgesidir ve bu simgeye Türkiye’nin resmen Baþbakan’a sahip çýkmasý yalnýz Ýsrail’i ayaða kaldýrmýyor; bütün bu coðrafyada eskinin olduðu gibi devam etmesini isteyen ve çoðunlukla Almanya odaklý 20. yüzyýlýn tüm katil egemenlerini ayaða kaldýrýyor. Böyle olunca Erdoðan büyük bir tehdit bu cephe için...

Büyük yanlýþ, büyük acý...

Ancak ne büyük ve acý bir tarihsel paradoks deðil mi; insanlýk tarihinin en utanç dolu soykýrýmýný Yahudiler’e yapan Alman faþizminin kalýntýlarý ile Ýsrail devleti, tam þimdi, iþbirliði yapýyor. Bir Yahudi devleti olduðunu söyleyen ve onlarý koruma iddiasý ile ‘kutsal topraklarda’ devletleþtiðini iddia eden Ýsrail devletine ve bu devletin ideolojik-politik gýdasý olan faþist Ýsrail siyasetine bakýn, 2. Dünya Savaþý öncesinde ve savaþ sýrasýnda Alman soykýrýmýna uðrayan milyonlarca Yahudi’yi öldüren çizginin devamýdýr bu siyasi çizgi. Zaten þöyle bir gerçek de vardýr; Amanya’da Nazi iktidarýný, bu dönemde, bazý Yahudi bankerler ve sanayiciler de, kendilerini inkar ederek,  desteklemiþlerdir. Çünkü onlara göre, büyük Ýsrail, Almanya’nýn Sovyet Rusya’yý iþgal ederek kuzeyden Kudüs’e inmesiyle kurulacaktý. Bu, zorlama inanýþ aslýnda hem o dönem hem de þimdi Alman sermayesinin çaresiz hedefidir ve burada bu sermaye çemberinin içinde olan her kesim vardýr. Almanya bugün de Rusya ile enerjiden baþlayarak çok önemli alanlarda ortaktýr ancak bir diðer yanýyla da Ukrayna olaylarýnda da görüldüðü gibi, Rusya’nýn hem egemenlik alanlarýnda hem de sýnýrlarýnda yeni bir Kafkasya Balkanlaþtýrma’sý izlemektedir.

Yani Ukrayna’dan baþlayarak, eski Sovyet Cumhuriyetlerini küçük, siyasi etkinliði olmayan Rusya ile Avrupa arasýna sýkýþmýþ ve müdahaleye açýk ülkeler haline getirmek bu yeni Kafkasya Balkanlaþtýrma’sýnýn hedefidir.

Ýsrail, Almanya için Golem’dir

Bugün Almanya için Ýsrail devleti de aslýnda kullanýlacak bir Golem’dir. Golem, Eski Ahit’te de geçen bir efsanedir. Geleneðe göre Golem, bir hahamýn dini ritüellerle hayat verdiði kilden yapýlmýþ bir figürdür. Haham, Golem’i cemaatini korumak için yaratmýþtýr. Ama Golem yaratmak tehlikeli bir iþtir; çünkü Tanrý’ya þirk koþmaktýr hahamýn yaptýðý... Golem’in sürekli büyüyerek hahamýn denetiminden çýkmamasý için haham, her hafta onu tekrar kile çevirir ve yeniden yapar. Ama bir hafta bu iþlemi unutur, Golem’i yeniden kile dönüþtürmek için fiziki gücü yetmez ve altýnda kalarak boðulur. Golem artýk denetimsiz bir canavardýr; hahamýn cemaatini tehdit eden Yahudi düþmanlarýna saldýrdýðý gibi, hiç ayrým gözetmeksizin Yahudiler’i de öldürmeye baþlar. Golem efsanesinin modern versiyonlarý da vardýr ki, Doktor Frankenstein tam da budur. Dikkat ederseniz, hem hahamýn Golem’i hem de Shalley’nin romanýndaki Frankenstein’ýn katilliði, onlarýn doðal hali deðildir; onlarý, insanlarý öldürmeye sistem yani yine insanlar iter.

Dini efsaneler, binlerce yýllýk yaþam deneyimlerinin, Tanrý kelamlarýnýn süzülerek bize ulaþmýþ ve doðrulanmýþ anlatýlarýdýr. Olmuþ olanlardýr ve olacak olanlardýr efsaneler... Bu açýdan, ne yazýk ki Almanya, geçmiþte bir Nazi devleti olarak, Yahudiler’i kendi sermayesinin pazar ve enerji hedefleri için yok etti, bugün ise onlarý, iþbirliði yaptýðý Ýsrail devleti ile -ki bu Ýsrail devleti Golem’dir- yine kullanmak ve yok etmek istiyor. Yöntemin farklý olmasý hiçbir þeyi deðiþtirmez.

Ýslamofobi, ýrkçýlýðý da içeriyor

Bugün Türkiye Cumhuriyeti Baþbakaný’na Köln’de yapýlan saldýrý niteliðindeki gösteriler yalnýz Ýslamofobi içermiyor, ayný zamanda, bu gösteriler ýrkçý bir özellik taþýyor ve Nazi Dönemi Almanyasý’nýn bizim o kadar uzaðýmýzda olmadýðýný, hemen yanýbaþýmýzda olduðunu gösteriyor. Nasýl olmasýn ki, bakýn hemen 2. savaþ öncesi, Nazi Almanyasý’nýn iki temel sorunu vardý; birincisi Almanya’nýn, Britanya, Fransa hatta Ýtalya, Ýspanya ve hýzla Avrupa’ya yaklaþmakta olan ABD gibi, yeraltý ve yer üstü kaynaklarý, sömürgeleri yoktu.  Almanya’nýn hýzla enerji yaratacak kömüre, petrole ve diðer sanayi maddesi olan kaynaklara uluþmasý gerekiyordu. Hýzla geliþen Alman sanayisinin ikinci büyük sorunu pazar sorunu idi. Almanya, Rusya üzerinden hem yeraltý kaynaklarýna hem de Ortadoðu ve Kafkasya, Hazar ve giderek büyük Asya’ya, Türkmenistan, Afganistan, Pakistan üzerinden Umman Denizi, Hindistan ve Bengal Körfezi üzerinden bugünkü geliþmekte olan Asya’ya ve Doðu Çin Denizi’ne ve bu büyük pazarlara ulaþmalýydý. Bu, Hitler’in büyük emperyal projesiydi. Almanya o zaman bu büyük emperyal projeyi gerçekleþtirmek için Sovyet Rusya’yý çok önemli bir geçiþ görüyordu. Hitler ya Stalin’le anlaþacak ya da iþgal edecekti. Ýkincisi oldu ve zaten bu kendisinin de sonunu getirdi.

Almanya’nýn karþýsýnda tek parti Türkiye’si yok

Þimdi burada çok önemli tarihsel ve güncel ayrým var. Nazi Almanyasý o zamanlar Türkiye’yi -ki Türkiye bu büyük emperyal projenin olmazsa olmaz geçiþ alanlarýndan birisiydi- hiçbir zaman sorun olarak görmedi. Çünkü Hitler’in Avrupa’da hatta Rusya’da hakim olduðu bir Avrupa’da Türkiye, zaten bu paradigmaya en kolay uyacak rejimi ve buna baðlý teslimiyeti barýndýrýyordu. Ýslam referanslý ve kýtalar arasý hakimiyeti olan Osmanlý Devleti yoktu Almanya’nýn karþýsýnda, tam aksine Britanya’nýn Lozan’da teslim aldýðý, kavruk, ‘seküler’ kendisine baðlý korparatist bir faþizmi uygulayacak  bir Türkiye duruyordu Almanya’nýn karþýsýnda... Bundan dolayý Hitler, Polonya gibi ülkelere kafayý takýyordu ama yolunun üzerinde olan Türkiye o kadar sorun deðildi.

Þimdiki Almanya ne istiyor
 
Peki þimdi krizin tam merkezinde olan Alman geleneksel finans kapitali ve sermayesi ne istiyor; çok açýk yine Rusya’nýn, Ortadoðu’nun, Akdeniz’in, Afrika’nýn enerjisini ve Uzak Asya’nýn pazarlarýný istiyor. Rusya, Çin’le anlaþýyor, Almanya’nýn, ne olduðunu bilmeyen ikircikli politikasýndan býktý ve kendisini yine arkadan vuracaðýný düþünüyor. Afrika’ya Çin girdi bile, Almanya yine geç kaldý. ABD ve Britanya krizi atlatýyor, üstelik ABD, hem bilgi toplumuna geçiþi yakaladý hem de enerji baðýmlýsý deðil artýk. Almanya yine Nazi Almanyasý öncesi olduðu gibi geç kaldý ve yeni bir krize gidiyor. Bütün bunlara ekonomik ve siyasi olarak gelmekte olan ve Almanya’dan önce, Ortadoðu, Afrika, Uzak Asya pazarlarýna ulaþacak hýzla sanayi ve bilgi toplumu geçiþlerini yapmaya çalýþan, Suriye ve Kýbrýs, Kürt tarihsel  krizlerini aþýp, Akdeniz, Musul-Kerkük enerji alanlarýna ve ticari geçiþlerine hakim olacak yeni Türkiye’yi ekleyin. Üstelik bu Türkiye, Ýsrail’e de diyecek ki, ‘iþte bu Nazi Almanya’sýdýr sizin atalarýnýzýn katili, bunlarla iþbirliði yapmayýn, Akdeniz’de de, Anadolu’da da enerji artýk bizden geçiyor. Uzak pazarlar bizden geçiyor; iki büyük kadim uygarlýk ve din yine kutsal topraklarda kardeþ olsun; binlerce yýldýr olduðu gibi...’

Almanya’nýn Erdoðan düþmanlýðýnýn arkasýnda bu tarihsel ve güncel gerçeklik yatar. Bu düþmanlýk Neo-Nazizm demektir; insanlýk düþmanlýðýdýr, ayný zamanda...