Batý, meydanlarda yenemediði Osmanlý devletini, içerideki bazý aklý evvelleri devþirerek parçaladý.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ise daha kuruluþ aþamasýnda kodlarýyla oynayarak, kendi halkýndan sürekli þüphelenen bir devlet kurulmasýný saðladýlar.
Elbette bu zorlamalar milletin de devleti ile bütünleþmesini engelledi.
***
Þeytani zeka bununla da kalmadý.
Ýlerleyen yýllarda milleti saðcý-solcu, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, gerici-ilerici gibi zorlama gerekçelerle sürekli birbiriyle uðraþan bir topluma dönüþtürdüler.
Ortak bir geçmiþi olmayan, 50 parçalý göçmenler topluluðu olan ABD, bir “vatanseverlik” ortak paydasý oluþturmayý baþardý ama biz 600 yýllýk geçmiþimize raðmen ortak bir payda bulamadýk!
Çünkü sömürgeci düzen öyle gerektiriyordu.
Bu ülke öyle bir coðrafyada kurulmuþtu ki, kendi haline býrakýlmamalý, fazla ileri gittiði zaman frene basýlmalýydý.
AB üyeliðimiz de “Ne sev, ne terk et; durumu idare et. Sakýn içeri alma ama küstürme; kapýda beklet” þeklinde cereyan eden yarým asýrlýk bir tiyatro deðil mi?
Çünkü imparatorluk genleri taþýyan bu millet liderini bulursa yine þahlanýr, ezilen bu coðrafyanýn da tekrar ayaða kalkmasýyla sömürgecilere meydan okuyabilirdi.
“Dünya beþten büyüktür” çýkýþý, o tehlikenin (!) alarmý deðil miydi?
O halde ne pahasýna olursa olsun bu gidiþin önü kesilmeliydi!
Þeytan projesi ‘Erdoðan düþmanlýðý’
Ýçeride ve dýþarýda Cumhurbaþkaný Erdoðan’a muhalif olan herkesi toparlayarak bir hýyanet kampý kurdular.
Bu aslýnda “Türkiye düþmanlarý” koalisyonuydu...
30 yýllýk terör örgütü de vardý, daha dün “mezardakiler bile çýkýp oy versin” diyecek kadar “Erdoðancý” olanlar da...
Tek hedefleri Erdoðan’ý düþürmek, yani Türkiye’yi tökezletmekti.
7 Haziran seçimleri böyle bir ihanet ittifakýna sahne oldu.
Ancak Erdoðan’ýn 1 Kasým’da rövanþý almasý bu ihanet þebekesini daha da hýrçýnlaþtýrdý.
Onun için 15 Temmuz bir iktidar kavgasý deðil, bir iþgal kalkýþmasýydý.
Ve FETÖ hainleri, bu iþgal planýnýn oyuncularýydý.
Asýl amaç Türkiye’de iç savaþ çýkarmaktý.
15 Temmuz sonrasý batýdan gelen ve diplomatik kamuflaja bile sýðmayan öfke patlamasýnýn sebebi, kesin sonuç odaklý son ihanet planlarýnýn da geri tepmesiydi.
16 Temmuz’da birbiri ile savaþmasý gereken Türk halký tamamen kenetlenmiþ, Erdoðan’ýn desteði yüzde 90’lara yükselmiþti.
Bütün plan alt-üst olmuþtu ama yine durmadýlar.
Hemen diðer oyuncularý sahaya sürdüler.
Birbiriyle savaþan (!) PKK/PYD ve DEAÞ ne hikmetse birlikte bize saldýrmaya baþladý!
Zor bulduk, kolay kaybetmeyelim
Bu yüzdendir ki 15 Temmuz’da oluþan birlik ve beraberlik ruhu çok önemlidir ve mutlaka ama mutlaka muhafaza edilmelidir.
Ama nerede ve nasýl buluþacaðýz?
Aslýnda bu çerçeve 15 Temmuz’da çizildi zaten.
Geçtiðimiz günlerde CHP’nin, “Teröre destek veren belediyelere kayyum atanmasý”ný iptal talebi bu ruha uygun bir davranýþ deðildi.
Bir ülke için terörün, darbe giriþiminden daha az tehlikeli olduðunu kimse söyleyemez.
Bu talebin kabul edilerek bu konuda geri adým atýlmasý da birlik ve beraberliðe hizmet eden bir davranýþ deðildi.
Nitekim ayný konunun KHK ile yürürlüðe sokulmasý da bunu gösteriyor.
Millî hedeflere hizmet etmeyen bir mutabakatýn deðeri de devamlýlýðý da yoktur.