Nerede o “her yeri kaplayan” dindarlar?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki Kur’an-ı Kerim saygısızlığının, Müslümanlarca tam anlaşılmadığını düşünüyorum. Zira, anlaşıldığı halde “umursanmadığını” düşünmek istemiyorum.

Ezan ve Kur’an’la hiç ilgisi olmayanlar; Şeb-i Arus’un ne olduğunu bilmeyenler, nedense bu yıl; törendeki Kur’an tilavetinde ne dendiğini çok merak etmiş!

Peki; güzelim tilaveti bir kenara atarak, o kullanışlı “gazelhan”a; “O ne güzel bir Allah’tır ki, yoktur onun bir benzeri” mealini; uzun hava çektirenler, bunları anlayınca; hayatında nasıl bir değişiklik yaptı acaba?

Hepsi hikâye… O gece çok ciddi bir operasyon gerçekleştirilmiştir.

Yıllardır devam eden programda bu yıl böyle “karakteristik” bir değişiklik yapmak, asla; sıradan bir elemanın “atraksiyonu” olamaz. Yani 1932 yılından bu yana kimsenin göze alamadığı böyle bir hıyanet, ancak; en üst yöneticinin iradesiyle yapılabilir. Bunun sebebi de; öyle bazı yandaşlarının gevelediği gibi “toplum yararı” filan değildir.

Bu, sistematik bir din düşmanlığıdır.

MUHAFAZAKÂR(!) İMAMOĞLU NEDEN SESSİZ?

Nitekim bunu fırsat bilen dinde reform sevdalıları hemen ortalığa saçılıp; “Ezan, ibadet Türkçe olsun, herkes anlasın” sakızını tekrar çiğnemeye başladı. Ama aynı müptezeller, Batı müziğini “orijinal” dinlemekle övünüyor, “Beethoven’in 9. Senfonisini Türkçe söyleyin kardeşim; herkes anlasın” demiyor.

Sayın Türkçe meraklıları, 9. Senfoni’ye gösterilen hassasiyeti bile İslamiyet’ten esirgemenin Türkçesi de; “sinsi İslam düşmanlığı”dır.

Din düşmanlığından başka eseri olmayan, bu yüzden de diktatörlükten sonra iktidar yüzü göremeyen CHP, Haçlı müttefiklerine; “Yaptığımız, yapacaklarımızın teminatıdır. Bizi iktidara getirin; daha neler yapacağımızı görün” mesajı vermiştir. Zaten o tek parti diktatörlüğünü de Haçlı müttefikleri sayesinde elde etmiş ve borçlarını da; fazlasıyla ödemişlerdi.

Ağızlarındaki, “inanç, ibadet özgürlüğü” sakızı, Fetullah Gülen’den öğrendikleri takıyyeden ibarettir. Kaç gündür nerede o demokrat Kılıçdaroğlu, muhafazakâr(!) İmamoğlu? Neden “ezik” bir sessizlik içerisindeler? 1950’de, 18 yıl acımasızca sürdürdükleri ezan zulmüne son verirken de “süt dökmüş kedi” gibi susmuş, milletin tokadını yiyip 69 milletvekiline düştükleri için mecalsizce; “Karşı çıkmayacağız” demişlerdi. Karşı çıksalar ne olacaksa…

Ama siz onları fırsat ellerine geçtiğinde görün. 1950’de derin dondurucuya soktukları din düşmanlıklarını aynen çıkaracaklarından hiç şüpheniz olmasın.

BU VURDUMDUYMAZLIK DEVAM EDERSE…

CHP’nin bu sinsi operasyonları beni hiç şaşırtmıyor. İdrar dolu testiden, bal sızmasını beklemek ahmaklık olur. Beni asıl şaşırtan dindarların, muhafazakâr geçinenlerin derin uykusudur. Gereken duyarlılığı gösterenlere şükranlarımı arz ediyorum ama genel fotoğrafta maalesef; “ölü toprağı serpilmiş” görünüyor.

Türk tipi “güdümlü demokrat”ların “at gözlüğü” taktığını, inanca saygının demokrasi ve demokratlık gereği olduğunun literatürlerinde yer almadığını biliyorum ve bu saygısızlığa karşı tavır koymalarını bekleyemiyorum.

Muhafazakârlığı, muhafazakâr iktidarlar döneminde kullanılıp atılan bir “aygıt” olarak görenleri de hesaba dâhil etmiyorum. Ama karşı mahalleyi; “çok yayıldılar” diye panikleten(!) “dindarlar”ı acaba ben neden göremiyorum?

Ekranlarda nutuk çeken dava adamlarını(!), bu konuda lal eden hangi endişedir?

Ya son yıllarda mantar gibi türeyen “muhafazakâr STK”lar?..

Ve en önemlisi… Bu konu Diyanet’i neden hiç ilgilendirmiyor?

Oysa Allahü Teala’nın, dinde reformcuların bu dine bulaştırdığı çamurları temizlemek için gönderdiği İmam-ı Rabbanî Hazretleri, “Dinime saldıracaklar diye, söğüt yaprağı gibi titriyorum” buyuruyor…

İşte bu yüzden beni; CHP’nin bitmeyen din düşmanlığı değil, Müslümanların duyarsızlığı korkutuyor.