25 NÝSAN sabaha karþý Ýngiliz, Fransýz birlikleriyle kýsaca ANZAC olarak adlandýrýlan Avusturalya ve Yeni Zelanda askerleri Gelibolu’ya ayak bastýlar. Yaklaþýk 75 bin kiþilik bir ordu, donanmanýn mayýnlar ve topçu savunmasýna karþý geçmeyi baþaramadýðý boðaz harekâtýnýn tamamlayýcýsý sayýldý. Bu ordunun amacý, boðazýn iki yanýna dizilmiþ bulunan topçu bataryalarýný ele geçirmek, imhâ etmek ve böylece donanmaya yol açmaktý. Böylece askerî tarihin bu ölçekteki ilk amfibi harekâtý da baþlamýþ oldu.
Amaç kara savunmasýný geçebilmek
Sürpriz bir saldýrýnýn ardýndan savunma yerini alýncaya dek geçecek zamanda iki koldan birden Gelibolu’nun sýrtlarý ele geçirilecek ve ardýndan da boðaza inilerek burada konuþlanmýþ bulunan bütün bataryalar ve tabyalar imha edilecekti. Çýkarma bölgeleri savunma açýsýndan belirsizliðini korurken zaman en önemli unsurdu. Sürpriz bir saldýrý, þaþýrtma da verilerek, savunma güçleri yerini almaya fýrsat bulamadan gerçekleþecekti. Savunmayý tereddütte býrakmak için öncelikle sahte çýkarmalar yapýlacaktý. Anadolu yakasýnda Kumkale’ye yapýlacak çýkarmanýn sorumluluðu Fransýzlara aitti. Bu grubun misyonu, bu bölgede bulunan önemli sayýdaki Osmanlý gücünü bölgeye çivilemek, yani diðer çýkarma yerlerine takviye olarak sevk edilmelerini engellemekti. Kumkale’ye çýkanlar küçük bir gruptu, fakat karþýlarýnda bulunan muazzam büyüklükteki Osmanlý birliklerini baþarýyla oyaladýlar. Fransýzlar önemsiz zayiat miktarýyla savunmanýn karþý saldýrýya geçtiði anlarda, Osmanlý kuvvetlerini fena halde ezdiler. Bu bölgedeki Osmanlý askerlerinin neredeyse yarýsý savaþ dýþý kaldý. Asýl çýkarma bölgelerindeki faaliyetin ardýndan bu bölge derhal boþaltýldý. Böyle sahte bir çýkarma gösterisi bir de Suvla körfezi civarýnda düzenlenmiþti; burada da pek çok gemi sanki her an çýkarma yapacakmýþ gibi ileri geri gidip geliyor ve sahildeki Osmanlý birliklerinin bir baþka noktaya takviye olarak gitmesini engellemeye gayret ediyordu.
ANZAC?grubunun
Arýburnu çýkarmasý
Ama asýl iki önemli merkezde gerçek çýkarmalar gerçekleþti, hemen hemen ayný anda üstelik. Ýlk grupta ANZAC birlikleri bugün Anzak koyu olarak bilinen dar plaj alanýna, yani tam olarak Arýburnu yükseltilerinin tam karþýsýna çýktýlar; aslýnda çýkmalarý planlanan yer burasý deðildi. Onlar çýktýklarý plajýn yaklaþýk iki kilometre daha aþaðýsýna, Kabatepe önüne çýkmayý öngörmüþlerdi; fakat muhtemelen gece karanlýðýndaki çýkarma sýrasýnda kayýklarýnýn akýntý yüzünden daha kuzeye kaydýðýnýn farkýnda deðillerdi. Çýktýklarý yer baþbelasý bir bölgeydi; plajýn darlýðý lojistik desteði güçleþtiriyordu; fakat burasý o kadar çýkýlmayacak bir yerdi ki, savunma burada hiçbir önlem almamýþtý. Kýyýdaki gözetleme birlikleri, çýkarmayý haber vermiþ, daha sonra mermileri bitinceye dek vuruþmuþ ve nihayet geri çekilmeye baþlamýþtý. Muazzam bir sayý üstünlüðüyle ANZAC askerleri önlerindeki sýrtlara doðru atýldýlar. Zorlu sýrtlarý pek de savunma ateþi yemeden aþtýlar; nihayet bütün sýrtlarýn düz çizgisi olarak bilinen Kocaçimendaðý silsilesine kadar vardýlar. Conkbayýrý da buradaydý. Bugün Conkbayýrý’na doðru çýkan karayolunun solunda kalan kýsýmlar, iþgal edilivermiþti bile. Tepelerin düþmesi demek, savunmanýn eteklere gerilemesi ve savunma pozisyonlarýnýn bir hayli tehlikeye düþmesi anlamýna geliyordu; bu durumda tepelerin tutulmasý savunma güçleri açýsýndan hayatî önemdeydi.
Tepeler o gece birkaç kez el deðiþtirdi
Bu aþamada savunma da harekete geçti: Önce Yarbay Þefik Aker alayýyla saldýrýyý karþýladý; bir sonraki tepede Yarbay Mustafa Kemal Beyin alayý da kýsa sürede, hemen hemen ayný anda taarruza katýldý. Bundan sonrasý günün ve gecenin kanlý muharebesiyle sürdü. ANZAC öncü birliðinden bazý askerlerin Conbayýrý’ndan boðazý gördüðü kayda geçmiþtir; bu þu anlama geliyordu; Conkbayýrý ile civarýndaki pek çok tepe o gün ve o gece ve sonrasýnda karþýlýklý olarak birkaç kez el deðiþtirdi. Savunma da saldýrý güçleri de sürekli takviye alýyorlardý; fakat güç dengesi ve zaman hýzla savunmanýn lehine dönmüþtü. Karaya çýkanlar, neredeyse ilk gün eriþtikleri mesafelerin neredeyse dokuz ay sürecek olan bitmez tükenmez çarpýþmalarýn sýnýrý olduðunu tabiî ki bilmiyorlardý.
Seddülbahir çýkarmasý
BUGÜN Çanakkale þehitleri âbidesinin yanýndan boðazýn çýkýþýna doðru bakýldýðýnda, Morto Koyu’nu da içine alan ve yarýmadanýn beþ bölgesine yayýlan plajlara Ýngiliz ve Fransýz birlikleri çýktýlar. Bu kez kuzeyde ANZAC cephesinde etkili olmayan donanma destek ateþini de yanlarýna almýþlardý. Arýburnu’ndaki tepeler donanmanýn taarruz güçlerine etkili bir yardýmda bulunmasýný engellerken, Seddülbahir cephesinde durum tam aksiydi. Savunma güçleri açýktaydý; en yüksek tepe olan Alçýtepe dahi yeterince yüksek deðildi ve yarýmadanýn en güneyindeki bütün savunma güçleri, donanmanýn etkili ve ölümcül ateþine gece gündüz açýktý. Bu bakýmdan savunmanýn durumu gerçekten de güçtü. Burada taarruz eden birliklerin ilk gün hedefi, bölgenin en yüksek tepesi olan Alçýtepe ile Kirte köyünü ele geçirmekti; daha sonra kuzeydeki birliklerle, ANZAC grubu ile birleþecekler ve bütün savunmayý imha etmiþ olacaklardý. Fakat bütün bu harekâtýn kýsa zamanda tamamlanmasý gerekiyordu; aksi halde savunma yerine yerleþebilir ve bunun sonucu bu kez taarruzdakiler için ölümcül olabilirdi. Bazý plajlarda çýkarma sorunsuz ilerledi; bir çoðunda etkili ve yoðun savunma ateþi görüldü. Hatta bir bölge bu nedenle tamamen terk edildi. Bir kez daha taarruz kuvvetlerinin asker miktarý ile savunma gücü pek de kýyas kabul etmezdi. Çok küçük bir savunma gücü, gün ve gece saldýrýlarý önledi, yavaþlattý, çok kez yeni taarruzlarý kýrdý. Ama onlar da sonunda ezildiler. Neyse ki akþamdan itibaren takviye birlikleri sökün etti. Güç dengesinin kurulmasý zaman aldý. Birkaç gün boyunca saldýrý ve karþý saldýrýlar üst üste tekrar etti. Bugün Seddülbahir’deki büyük Ýngiliz anýtýndan ya da yeniden elden geçirilmiþ, restore edilmiþ eski tabyadan bakýldýðýnda saðda solda bulunan plaj çýkarma bölgelerinin önündeki durgun deniz, o sýrada kan gölüne dönmüþtü çoktan ve hep de öyle hatýrlandý. Bugün denizi arkasýna alýp da Alçýtepe’ye bakan bir kiþi, bu bölgede binlerce askerin karþýlýklý olarak nasýl aylarca savaþabildiðini anlamakta güçlük çekecektir elbette. Ne var ki, taarruz edenler bu cephede de birkaç gün içinde ilerleyebildikleri noktadan daha öteye hiçbir zaman geçemediler.
Siper savaþý ölümcüldü
BATI?cephesinin siper savaþý tecrübesi de daha yeni baþlamýþtý; komutanlar, askerlerinin kahramanca öne atýlýp karþý siperi alt edebileceðinden emindi henüz. Bunun içindir ki, her iki siperde de bulunan gençler, pek çok kez kendilerinden beklenen kahramanlýðý gösterdiler ve her defasýnda diðer siperin önünde yýkýlýp kaldýlar. Makinalý tüfeklerin, þarapnellerin, yoðun piyade atýþýnýn, el bombalarýnýn koruduðu siperlerin içine kadar girebilen askerler bile burada tutunamýyordu. Her saldýrý birkaç bin gencin ölümü ya da yaralanmasýyla hem de bilemediniz bir saat içinde bitip tükeniyordu. Binlerce gencin ölüsü üzerinde kazanan bazen eðer biraz þansý varsa birkaç yüz metre ileriye gidebiliyordu. Eðer bir karþý saldýrýyla bu topraðý da kýsa bir süre sonra yitirmediyse.
Siper askerler için hem koruyucuydu; hem de ölümcül bir sýðýnak. Koruyucuydu; çünkü donanma ateþine karþý olsun, topçu ateþine karþý olsun askerler kendilerini çukurun içine gömerek her türlü ateþe karþý emniyete alýyordu, olabildiðince tabiî. Fakat diðer yandan çürütücüydü de. Biraz önce sohbet ettiði arkadaþýnýn cesediyle haftalarca baþbaþa kalmak zorundaydý; parçalanmýþ ve çürümüþ cesetler içinde yaþamak direnç kýrýcýydý. Birliklerin sýk sýk deðiþtirilmesi gerekiyordu. Bu bakýmdan bu cepheden geçen asker sayýsý yüzbinlerle ifade edilmektedir. Beslenme koþullarý da kötüydü; hijyen hiç yoktu. Bunun içindir ki, hastalýktan ölme ihtimali, bir kurþun yarasýyla ya da þarapnel parçasýyla ölmekten çok daha yüksekti. Yaralý ve hastalarýn geriye hastaneye taþýnmasý ayrý bir sorundu. Ölüm siperin içinde pusuya yatmýþtý daha çok; siperin dýþýndakini saymazsak tabiî. Osmanlý kuvvetlerinin 65 bin civarýnda þehidi olduðu hesaplanýyor; 100 bin yaralý vardý. Yine de yaralýlarýn tedavi oraný hayli yüksek sayýlýrdý. Esirler, kaçaklar ve savaþamayacak duruma gelenlerle birlikte 150 binin üzerinde zayiat vardý. Cephe gerisinde ölen hasta ve yaralýlarla birlikte 100 bin þehide kadar yükselen bir rakam tahmin edilmektedir. Toplam savaþ zayiatý ise, hep þehit sayýsý olarak telâffuz edilmesi artýk býkkýnlýk vermiþ olan 250 bindir. Karþý tarafýn zayiatýnýn da ayný rakama ulaþmýþ olmasý, bu küçücük bölgedeki savaþýn ne denli kanlý olduðunu bize yeniden hatýrlatmalýdýr. Sonunda taarruz grubu daha fazla direnmenin anlamý olmadýðýný anladý ve yarýmadayý gayet baþarý bir operasyonla tahliye edebildi. Belki de taarruz kuvvetlerinin en büyük askerî baþarýsý, filmin son karesi oldu. Osmanlý savunmasýna hiç çaktýrmadan o kadar askeri ve büyük miktarda malzemeyi yeniden gemilere yüklemeyi baþardýlar. Hem de her iki cephede birden. Gelibolu, artýk sadece hafýzalarda ve mektuplarda kalmýþtý.
BÝNBAÞI HALÝS ATAKSOR’UN KALEMÝNDEN
“24/25 Nisan 1915/saat 04.00:
9. Fýrka kumandanlýðýna; Arýburnu’na düþmanýn bir miktar kadar asker çýkardýðý þimdi bölükkumandanlýðýndan bildirmekle, düþmanýn kovulup atýlmasý için bölük kumandanlýðýna emir verildiði…
25 Nisan 1915; düþman Arýburnu üzerindeki sýrtlardan Kabatepe’nin gerilerindeki sýrtlara sarkmaktadýr. Elimizde ihtiyat kuvvetimiz yoktur. (…) Alayýmýz Arýburnu sýrtlarýnýn doðusundaki düþmana saldýrýyor. 57. Alay Kocaçimen istikâmetinden ilerliyor.
3 Mayýs 1915: Kýt’alar harp alanýnda kalan þehitleri geceleyin imkân buldukça gömecektir.
10 Mayýs 1915: Sol kanat kumandaný bugün siperleri denetlemesinde bir çok ölünün halen kaldýrýlmadýðýný görmüþtür. Bu gece üç taburun sýhhiye eratý, siperlerdeki bölüklerin deðiþtirilmesinden sonra, ne kadar ölü varsa toplayacaktýr ve sabaha kadar herhalde siperler ve dolaylarý temizlenmiþ olacaktýr.”
(Binbaþý Halis Bey; Çanakkale Raporu)