Arkadaþkoþa koþa Kahire'ye gitmiþ... Pardon, koca yazýsýnýn içinde 'Kahire' adýyalnýzca bir kez geçiyor; okuyucularýna gittiðini bildirdiði yer 'Tahrir'... Gezi Parký'ndan çýkýp Tahrir'e gitmiþarkadaþ; gaz maskesini de yanýna alarak...
Bin atlýakýnlarda çocuklar gibi þen bir vaziyette...
Gezi'den neler yazmýþsa Tahrir için aynýþeyleri aktarmýþ; Gezi'de hevesinin yarým kaldýðýnýkullandýðýher sözcükte hissettirerek... ''Aslýnda''diyor, ''Darbenin her türünütatmýþbizler için Mýsýr darbesi 'hepsinden biraz' tadýnda...''
Kâh Evren'i ve 12 Eylül'ühatýrlamýþ, kâh ''Yaþasýn ordu, kurtulduk''çýðlýðýyla 27 Mayýs'a gitmiþ... Asker iktidarýbizzat almak yerine teknokratlara devredince 12 Mart'ýanmýþ... Sonra darbeciler Ýslâmcýlarýhedef almýþ, ''Galiba Mýsýr'ýn 28 Þubat'ý''demiþ...
Darbeler kötüymüþ, ama 'en büyük kötülüðü'ne imiþbiliyor musunuz? Þu: ''En büyük kötülüðü, iktidarda yýpranmaya baþlamýþMüslüman Kardeþler'i yeniden umut haline getirmesi olacaktýr...''
Yazýyýbaþtan sona okuduðumda, kusura bakýlmasýn, ne herhangi bir romantizm gördüm, ne de 'isyankâr'bir tavýr... Demokratik yoldan seçilmiþbir devlet baþkanýyla, zar zor kurulmuþve her eðilimin içinde temsil edildiði bir hükümeti devirdiðinin farkýnda olmayan birileriyle kameraya gülümseyen bir 'demokrasi gâfili'sadece...
'Darbeyle gelen, darbeyle gider'demiyor mu bir de...
Tahrir'le kalmayabilir, Tunus'a da sirayet edebilirmiþbu hava... Neden Tunus'a da, meselâhâlâFransýz etkisinin kendini belli ettiði Libya'ya deðil? Ya da baþladýðýhalde sonuçalýnamadan kalmýþdiðer hareketlenmelerin yaþandýðý, bir çoðu 'darbeci' Gen. El-Sisi'yi alkýþlamak için sýraya girmiþülkelere deðil...
Yalnýzca Tunus'a... Müslüman Kardeþler'in bir baþka versiyonu var orada ya, onun da devrilmesini istiyor arkadaþ...
Mýsýr ve Tunus'un en büyük özellikleri son bir-iki yýl dýþýnda sürekli askeri diktatörlüklerle yönetilmeleridir. Mýsýr'ýKral Faruk sonrasýnda önce Gen. Necip, sonra Gen. Nasýr, ardýndan Gen. Enver Sedat ve tabii Gen. HüsnüMübarekdemir elleriyle yönettiler... Tunus'ta ise Habib Burgiba inim inim inletti insanlarý, Zeynel Abidin Bin Ali onun býraktýðýyerden alýp günümüze kadar taþýdý...
O iki ülkenin insanlarýnýn 'demokrasi' diye teneffüs ettikleri hava yalnýzca son bir-iki yýldýr...
Romantik olabilir arkadaþýmýz, ama milletlerini inim inim inleten, ülkenin zenginliklerini birkaçyakýnýyla kendisine destek çýkan yabancýefendilerine talan ettiren, iþkenceleriyle ünlürejimleri, henüz bir yýllýk iktidarýdöneminde egemen sistemin etkisini azaltmak için tedbir almaktan baþka bir 'suçu'bulunmayan birine tercih ettiði için kendisini 'isyankâr'saymak bana makul gelmiyor...
Kahire'nin ara sokaklarýnda Gezi'yi organize edenlerle yolu kesiþebilir, Tahrir'e giden yolun Londra'dan baþlayarak Sýrbistan'a, Ukrayna'ya, Gürcistan'a, Ýran'a uðradýðýnýbir kez daha öðrenebilir... Öðrenebilir de, öðrendiklerini bize aktarabilir mi?
Siyasetin 'artýk'görmezden gelinebilecek yeni ve korkusuz bir aktörüolduðunu söylediði 'meydan', özellikle Tahrir söz konusu olduðunda, aktörden çok, tehlikeli sahnelerde kullanýlan bir dublöre benziyor...
Bir de 'haber' var yazýsýnda... Tayyip ErdoðanMýsýr'a gittiðinde Mursi'ye ''Askerin üzerine gitmekten çekinme''demiþ... Romantik arkadaþ''Geziye katýlanlardan biriyle konuþtum''diye veriyor bu ayrýntýyý...
Ziyaret sonrasýben de toplantýlara katýlanlardan biriyle konuþmuþtum ve bendeki bilgi çok farklý. Görüþmede, ''Aman ha, acul davranma... Önce milletinin karnýnýdoyurmaya bak... Saðla solla kavga etme... Askerle dalaþma...''anlamýna gelecek tavsiyelerde bulunulduðunu aktarmýþtýkaynaðým...
Aynýakýllarýuzaktan vermeye devam etmiþler...
Merakým þu: Bütünüyle 'darbelere övgü'anlamýtaþýyan bir yazýda, hem de hiçgereði yokken, bu yanlýþbilginin ne iþi var?