Nereye gidiyoruz?

Dünyada küresel sermaye ile ulus devletler arasında bir mücadele olduğunu ve bunun meydan muharebesinin Türkiye’de cereyan edeceğini iddia ediyordum. Şimdi mücadelenin hangi safhasında olduğumuzu ve ülkemizdeki çatışmanın derecesini inceleyebiliriz. ABD’de bu çatışma görünür hale geldi. Doların değerini korumak, daha sonra artırmak için çalışılıyor. İran’la anlaşmaları sanıldığı gibi nükleer üretimle ilgili değildir. İran’ın petrol üretiminden elde ettiği dolarları kontrol etmek istiyor ve ona karşı tavrını yumuşatıyor. Dünya üzerinde etkili olmayan ülkelerin zayıf tarafları vardır ve büyük güçler bu zafiyeti kullanır. Yani o ülkenin aldığı karar sadece kendisine ait değildir ve dışarıdan yapılan etkiler alınan kararlarda önemli rol oynar.

İran’dan bir örnek verirsek şah Rıza Pehlevi zamanında ABD ile İran çok yakındı. Mesela F-14 savaş uçakları sadece ABD ve İran’da vardı. Yani ABD, İran’ı NATO’dan daha önemli görüyordu. Ancak bu ittifaka rağmen Humeyni iktidarı ele geçirdi ve rejimi değiştirerek dini temellere dayadı. Humeyni özel bir Fransız uçağı ile Tahran’a gelmişti. Yeni yönetim ABD ile yakın değil hasım konumundaydı ve Avrupa ile özellikle Fransa ile yakın ilişki içinde oldu.

***

Türkiye’de de benzer bir durum gözlendi. CHP lideri İnönü ülkenin Avrupa ile bütünleşmesinden yanaydı ve AB üyeliğini istiyordu ama ABD ile ilişkisi yakın değildi. Kıbrıs’a müdahale etmek istediğinde ABD başkanından sert tepki gördü. Günün birinde İnönü’ye rakip bir lider, Bülent Ecevit CHP genel başkanı oldu. Ona ABD’nin desteği büyüktü ve Kıbrıs fatihi oldu. Şüphesiz bu onun yazarlık olan mesleğini devlet adamlığına yükseltti. Bu yetmedi kimsenin yapamayacağı bir eylem onun tarafından yapılmış sayıldı, devletin elemanlarının oraya bir turist olarak bile gitmeyeceğini söylediğim bir Afrika ülkesinde Öcalan yakalandı ve bir Türk uçağı ile ülkemize getirildi.

Desteklenen bu kişilerin destekleyen ülkeye hizmet ettiğini söylemiyorum. Düşünceleri kime yakınsa genellikle onun lider olması sağlanıyor ve ondan hiç ummadığımız başarılar görüyoruz Bu sırada da liderler üzerinde oyunlar olabileceğini düşünüyorum. Bu onların hizmetindekileri getirmek olarak algılanmamalıdır. Ancak görüşleri yakın olan ya da istenilen şekilde etkilenecek kişiler getirilir ve çevresi ona yön verir.

Bu durum gücümüzün bir sonucudur. Eğer siz bir lider oluşmasını desteklerseniz onu devirmeye çalışırlar. Önümüzdeki günler mücadele eden iki gücün, küresel sermaye ile ulus devletlerin ülkemizdeki çatışmasını göreceğiz. Küresel sermaye ülkemize eskiden beri yerleşmiştir. Eğer doğru bir ekonomik politikanız yoksa yaratılacak bir ekonomik kriz ülkenizin yabancılar tarafından kontrolüne neden olur. Ayrıca parasal politikanızı etkileyecek yerleşmeler yapılmıştır ve onlar hem ekonomiye hem de siyasete yön verirler. Bugün küresel sermayenin ülkemizdeki en büyük gücü medyadır ve onlar kamuoyunu yönlendirmektedir. Önümüzdeki günlerde çatışan her iki tarafın da eylemlerini yaşarız. Bunları anlamak gerek ama Baykal’ın kim tarafından düşürüldüğünü bile bilmiyoruz. Duygularımızı değil aklımızı kullanmalıyız.