Nereye savrulacağını bilemeyen yazar tipolojisi!

AK Parti 1. parti çıkmasına rağmen oyları yüzde 41’e düştü. Dün yazdığım gibi AK Parti başta Kobani olmak üzere çeşitli sebeplerden Kürtlerin desteğini alamadığı için oy kaybetti. Çözüm süreci dolayısıyla oy kaybetmedi. Öyle olsa İç Anadolu ve Karadeniz’de de oy kaybederdi. 

Geçtiğimiz Şubat ve mart yapılan anketlerde AK Parti yüzde 45’in üstünde görünüyordu. Eğer AK Parti 45 ve üstünde oy alsaydı bazıları şimdi akıl hocalığına başlamayacaktı. Hatta daha ileri gidip bu seçim yenilgisini AK Parti medyasına bağlayanlar var. Madem öyle, demek ki 30 Mart ve 10 Ağustos zaferlerini de bu medya kazandırdı. Akılsızlara durumun böyle olduğunu izah etmek zor.

Geminin su aldığını düşünüp hemen harekete geçerek akıl verenler ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan biri Fehmi Koru. Sıfır itibara sahip Koru’nun eskisi gibi bir önemi yok. Ama Abdullah Gül’e yakın olması kafaları karıştırıyor. Tabii Koru, Gül adına hareket ediyor demek doğru değil.

11 Haziran’daki yazısında Fehmi Koru şunları yazdı: “Pek çok AK Parti seçmeni, anayasal yetkilerini aşmaktan kaçınmayan Cumhurbaşkanı’nın “başkan” olup bütün yetkileri elinde toplamasından endişe ettiği için, ya sandık başına gitmedi ya da gitti ve başka partilere oy verdi.”

“Kampanyada “başkanlık sistemi konusunun ısrarla kullanılması ve özellikle Cumhurbaşkanı seçtikleri AK Parti liderinin bunu kendisi için istemesi, partinin seçmenlerini tedirgin etmişe benziyor. Kralların “Yolsuzluk yapanı ihbar edin” deme ihtiyacı duyduğu bir dünyada, ayıpların örtülmek istenmesine de bir başkaldırı, AK Parti’den şimdilik vazgeçen seçmenlerin yaptığı...”

Fehmi Koru doğrudan Erdoğan ve çevresinin yolsuzluk yaptığını ima edip yargılansın diyor. Halk bu mesajı vermiş. Halk bu mesajı verecek olsa bunu Cumhurbaşkanlığı veya 30 Mart’ta yapardı. Yıllarca AK Parti’ye yakın olmuş, TRT’den dünyaları götürmüş, aynı anda 10 yerden maaş almış Koru’nun başkalarını yolsuzluk yapmakla suçlaması biraz abes.

Öte yandan Koru, AK Parti karşıtlarının dilini kullanıyor. Onlar da Erdoğan Beştepe’den insin, yargılansın diyor. Bazıları daha ileri gidip meşruiyeti kalmamış, istifa etsin diye murat ediyor. Erdoğan’ı Yassıada’da Menderes gibi yargılayıp onu darağacına göndermek istediklerini hepimiz biliyoruz. Belli ki Fehmi Koru da onlarla aynı düşünüyor. İtibarı bitip kimse yüzüne bakmayınca saldıracak yer arıyor. AK Parti 45 ve üstü alsaydı ne yazacaktı çok merak ediyorum. 

Dünkü yazısında da Koru şöyle yazıyordu: “Başbakan Ahmet Davutoğlu da, seçimden tek başına iktidarı kaybederek çıkmış bir lider olarak, partisinin birkaç ay sonra yapılacak kongresinin tarihini öne çeker ve delegelerden desteklerini ister. O desteği bulursa eli güçlenmiş olur; bulamaz ise diğer partilerle pazarlıkları kongreden seçilerek çıkacak bir başkası yürütür...”

Demek istediği şu: Davutoğlu sen istifa et, Gül partinin başına gelsin. Erdoğan da Çankaya’ya geri dönsün ve hatta 17-25 Aralık dosyaları tekrar açılsın. Mümkünse Erdoğan’ı yargılayalım.

Valla Fehmi Koru madem Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bu kadar rahatsızdın, niye bunu daha önce yazmadın? 

Yıllarca Aydın Doğan’a sövdün. Sonra Aydın Doğan iyi, etrafı kötü yazılarına başladın. Doğan’a Hürriyet’te yazmak istediğini söyledin. O da sana “Git Radikal’de yaz” dedi. Ertuğrul Özkök’le program yapmak istedin. Özkök seni adam yerine bile koymadı. Yer ile yeksan oldun, teknik nakavtla işin bitti. Ha bir de Bilderberg maceran var ki, itibarının bitişinin başladığı yer orası oldu. Şimdi bu yazıyla ben seni adam yerine koyup az da olsa itibar kazandırmış oldum. Artık bununla idare et.

Çıkarı için AK Parti’yle birlikte olanların en küçük bir sallantıda nasıl savrulduğunu hep birlikte görüyoruz. Uçağa alınmayanlar, Aydın Doğan’la arasını bozamayanlar, kendi mahallesinden nefret eden komplekslerin hallerini ibretle izliyoruz. Bu isimler karşı mahallede de adam yerine konulmuyorlar ama Erdoğan’a vurmak prim yaptıkları için istihdam ediliyorlar. Bu durumu kendi ülkesinden nefret edip de Batı’ya hayranlık duyan ama Batı’nın nefret ettiği ve sadece istihbari amaçlı kullandığı sömürge yazarlara benzetebiliriz.