Amerikan Büyükelçiliðinin de üzerinde bulunduðu Nevzat Tandoðan caddesinin ismi “Zeytin Dalý” olarak deðiþtirilmiþ.. Bazý ileri zekalýlar yorum yaparken, cadde ismi deðiþikliðiyle ABD’ye ders verilemeyeceðini, daha ciddi iþler yapýlmasý gerektiðine vurgu yapýyor.. Oysa oradaki asýl önemli deðiþikliðin, ‘Nevzat Tandoðan’ adýnýn silinmesi olduðunun farkýnda bile deðiller.. ABD Büyükelçiliði meselesi ikinci derecede önemli bence.. - Ki madem Nevzat Tandoðan’ýn adý siliniyor caddelerden ve madem de o caddede ABD büyükelçiliði de var, e en anlamlý isim ‘Zeytin Dalý’ olacaktý elbette.. Ona da itirazým yok.. Peki ama kim bu Nevzat Tandoðan?.. Yeni baþlayanlar için hýzlandýrýlmýþ bir tek parti baský dönemi turu attýralým madem öyle.. Milli Þef Ýnönü döneminin belediye baþkaný ve Valisi olarak rejimi kollamakla görevli bir mülki amirdi Tandoðan.. Onunla beraber anýlan tarihi sözü; “Bu memlekete komünizm gelecekse, onu da biz getiririz”.. Bu söz tek parti dönemi uygulamalarýný anlatmaya yeter aslýnda.. Sözü Osman Yüksel Serdengeçti’ye söylemiþti; “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizmle falan ne iþiniz var. Milliyetçilik lazýmsa onu biz yaparýz. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapýp mahsul yetiþtirmek, ikincisi, askere çaðýrdýðýmýzda gelmek...”
Evet, Atatürk’ün,‘milletin efendisi’ dediði köylü için, “Öküz Anadolulu..” yakýþtýrmasý yapmýþtý.. Ayný Nevzat Tandoðan, Bediüzzaman Said Nursi’ye de zorla þapka giydirmeye çalýþmýþtý..
O günün görgü tanýðý Selahattin Bey olayý þöyle anlatýr; “Beraberce içeri valinin odasýna girdiler. Sonra memurlar çýktý. Kapý kapandý, içeriden þiddetli sesler geliyordu. Bediüzzaman, hiddetle Tandoðan'a 'Ben sizin ecdadýnýzý temsil ediyorum. Kýyafet kanunu münzevilere tatbik edilmez. Baþýndan bul!' diyordu…” Sarýðý çýkarýp zorla kasket giymeye mecbur edilen Said Nursi,‘Bu baþ bu sarýkla çýkar..’ demiþ ve tutuklanmayý göze almýþtý.. 18 yýl boyunca Ankara’nýn tek hakimiydi.. Adý bir cinayete karýþýnca intihar etti.. Þimdi o isim siliniyor caddelerden, bulvarlardan.. Yoksa ABD’ye cadde ismi deðiþikliðiyle ders vermek tali konu..
Her sene yazdýðým Sevgililer Günü yazýsýný deðiþtiriyorum bugün.. En son söylenecek sözü baþtan söyleyeyim.. Sevgililer Gününüz kutlu olsun.. Kabul edelim ki biz bu ithal kutlamaya yenik düþtük.. Ne yaptýlar ettiler, yerleþtirdiler bize bu günü.. Artýk direnmenin bir anlamý yok.. Bu sevgililer günü kutlanacak.. Bakýn gazetelere.. Türlü türlü ilanlarla dolu.. Mekanlarda yer yok.. Çiçekçiler, fiyatýna yüzde 400 zam yapmýþ olmalarýna raðmen gül talebine yetiþemiyor.. Öyle acayip bir gün.. Þimdi bu mevcut tabloyla kavga etmenin ne alemi var.. Kimi için eþi, kimi için annesi, kimi için babasý… Kim sevgili olarak kimi görüyorsa fýrsat bu fýrsat söylesin sevdiðini.. Herkes kendi sevgilisinin sevgililer gününü kutlasýn.. Direnmenin lüzumu yok..
Muazzez Abacý iki gazeteciyi selamlamýþ önceki gün.. Kendisine bu yolda destek olan isimleri.. Rauf Tamer ve Mehmet Barlas.. Kuþkusuz Türk sanat müziðine çokça katkýsý olan iki isim.. Ertuðrul Özkök dünkü köþesinde nasýl imrendiðini anlatýrken; “Bir gazeteci için hatýra koleksiyonuna koyabileceði en güzel þeylerden biri” diyordu bu selamlama için… Eðer bu referanslar önemliyse, 90’larýn pop dalgasýnda pek çok isim de Özkök’ün desteðiyle sesini duyurdu.. Tarkan, Harun Kolçak, Yýldýz Tilbe, Ebru Yaþar, Burak Kut… Ýlk kez Özkök’ün köþesinde “...geliyor dikkat..” diye tanýtýldý.. Ýmrenecek kýskanacak bir þey yok yani.. Fakat ben o selamlamada baþka bir detaya takýldým.. Özkök Mehmet Barlas için “...büyüðümüz” derken sadece aradaki 5 yaþlýk farka mý vurgu yaptý yoksa inceden inceye bir gönderme mi vardý, bilemedim..