New York Times’ın içine Hasan Cemal kaçmış...

Tersi de söylenebilir: “Hasan Cemal’in içine New York Times kaçmış” da denebilir.

Erdoğan nefretinde pek bir örtüşüyorlar çünkü...

Hasan Cemal, ilginçtir, Erdoğan’ın “reformsuz” yıllarını daha çok seviyor. “Destek verdim ama pişman değilim. Eski Erdoğan olsa, yine destek veririm” diyor:

Şimdi niye destek vermiyor?

Çünkü Erdoğan değişmiş... O eski Erdoğan değilmiş.

Kendisi, durduğu yerde sabit duruyormuş oysa...

Doğru söylüyor...

Erdoğan değişti... Hasan Cemal ise durduğu yerde sabit duruyor.

Erdoğan, “reformsuz” (ya da az reformlu) geçen 8 yıldan sonra köklü değişikliklere imza attı. Mesela, azınlık vakıflarıyla ilgili çalışma başlattı. Mal varlıklarının iadesi yoluna gitti. Yüklü miktarda (milyar dolarları bulan) ödeme yaptı. Darbeye gerekçe teşkil eden ünlü 35. maddeyi kaldırdı. Çözüm sürecini başlattı. “Dil yasağı ayıbına” son verdi. Başörtüsüne özgürlük getirdi. Yerel isimlerin iadesini sağladı... Milyonlarca kitabı hamur olmaktan kurtardı. Nazım’ın vatandaşlığını iade etti... Uzatılabilir...

Eski bir “cuntacı”, mütekait bir “darbeci” olarak Hasan Cemal ise hiç değişmiyor, mütemadiyen Erdoğan’ın “reformlu” yıllarına verip veriştiriyor... Durduğu yerde sabit durduğu için de, yapılan iyileştirmeleri görmüyor. Daha doğrusu, görmek istemiyor...

New York Times’ta bir makale yayınlandı.

Makalede, Erdoğan’ın otoriterleştiği ve “artık tehlikeli olmaya başladığı” ifade ediliyor.

Hasan Cemal’in kaleminden çıkmış gibi...

Mesela şu satırlar: “Türkiye son günlerde Erdoğan ve Hizmet Hareketinin Lideri Fethullah Gülen arasında yaşanan gerginliği konuşuyor. Gerginliğin sebebi, 17 Aralık’ta başlayan ve 4 bakanın istifa etmesine de neden olan yolsuzluk iddialarıdır. Erdoğan bu iddiaları bir darbe girişimi olarak değerlendiriyor ve bunun devlet içinde kadrolaşmış gizli bir örgüt tarafından yapıldığını iddia ediyor. Bu yüzden Erdoğan, operasyonu yapan polisleri ve yargı görevlilerini görevden aldı. Daha sonra yüzlerce polisin görev yerini değiştirdi. Yargıyla ilgili yaptıkları yasal değişikliklerle hükümetin yargı üstündeki gücünü artırdı. Bütün bunlar olurken Erdoğan diğer taraftan da birçok komplo teorisi üretip kışkırtıcı ifadeler kullanıyor, hatta bu işin arkasında Amerika olduğunu iddia etti ve Amerikan Büyükelçisini kovmakla tehdit etti.”

Benzeri satırları Hasan Cemal de yazmıştı, Erdoğan’ın “artık çok olmaya başladığını” söylemişti.

Makalede, TÜSİAD ve Koç grubu eksik...

Bunlar da olsaymış, “Tam Hasan Cemal makalesi” diyecektik

İlginçtir, New York Times, Erdoğan’ı Obama’ya şikâyet ediyor...

Hasan Cemal uyanık... Doğrudan şekva yolunu benimsemiyor; daha serinkanlı, daha “sinik” takılıyor ama bazı “dış çevrelerden” gelebilecek olası baskıları hatırlatmadan da geçemiyor. Bol bol da Menderes anıştırması yapıyor tabii: “Menderes de böyle yapmıştı, sonu darağacı oldu...”

Siyasetçilere akıbet biçmeyi alışkanlık haline getirmiş Hasan Cemal, son yazılarından birinde, “Erdoğan şimdi de TÜSİAD’ı darbeci ilan edecek” diye, ortaya ironik ve “bıyık altı gülüşler” salıyordu...

Soralım o halde muhtereme:

Değil miydi?

Bir işverenler topluluğundan daha fazlası olan TÜSİAD darbeci değil miydi?

Beraberce 28 Şubat’ı kotarmadınız mı?

Bütün reform girişimlerine beraberce “balta” olmadınız mı?

Hâlâ olmuyor musunuz?

Son toplantıda, TÜSİAD’ın reddettiği “reform kalemlerine” bak, biraz utan!