New York’ta derbiyi izletemedim

Pazar günü... Türkiye’de futbolseverlerin kendilerini ‘Beþiktaþ-Galatasaray’ derbisine kilitlediði, Fenerbahçeliler’in ‘‘Keþke iki takýma da üçer puan kaybettirecek bir formül olsa’’ temennisinde bulunduklarý gün...

New York’tayým ve maçýn baþladýðý saatte bayaðý sürecek bir yolculuða çýkýyorum bazý dostlarla... Araçta her üç takýmýn taraftar kitlesinden insanlar var ve hepsi de böyle bir günü yolda deðil de, bacaklarýný uzatarak maçý izleyebilecekleri bir yerde geçirmeyi tercih edecek görünüyor...

Büyük bir iddiayla ‘‘Ben size maçý New York’ta ve yoldayken de izlettiririm’’ diyorum...

Ýddiamýn dayanaðý, yýllardýr abonesi olduðum LigTv’nin yurtdýþýnda bulunan abonelerine saðladýðý imkân... Nerede bulunursanýz bulunun, ister dizüstü bilgisayarýnýzdan, isterseniz tabletinizden, maçlarý izlemenizi saðlýyor Digiturk... Denemiþim ve bir gün önceki FB-Elazýð maçýný izlemeyi baþarmýþým...

Yolda açýyorum tabletimi ve maç ekranýmdan akmaya baþlýyor... Heyecanýmýz sadece 20 dakika sürüyor ama; 20 dakika sonra, önce görüntü kayboluyor, sonra da ses... Bazý aralarda görüntü geri gelse de iþin tadý kaçýyor... Maçýn tatil edilmesine yol açan dakikalarý çok daha sonra, baþka yoldan öðreniyoruz...

Uzun anlatmamýn sebebi, maçý sunan kurumun hatasýný yüze vurmak deðil; kurumun bir hatasý yok çünkü... Baþýmýza gelen, tabletten internete baðlanmayý saðlayan Amerikan cep telefon þirketi yüzünden... Þirketin böbürlenerek reklâm ettiði ‘4G’ sistemi New York’un kenar mahallelerinde bile çalýþmýyor... ‘4D’ de doðru dürüst çalýþmýyor, ‘3G’ de...

Dünyaya teknoloji satan ABD’nin kendi teknolojik altyapýsý bu durumda...

Aylar önce karþýlaþtýðým bir Ýngiliz iþadamýnýn söyledikleri aklýma geliyor: ‘‘Dünyayý tablet elde dolaþýyorum ve her gittiðim yerde ülkenin servis saðlayýcýsýndan internete baðlanýyorum. Türkiye’deki gibi serisi ve hýzlýsý yok...’’

Oteldeki odamda masada oturarak internete baðlanamýyorum; illâ koridora yakýn bir yere çekilmem gerekiyor... New York’un tam ortasýnda, dünyanýn parasý ödenerek kalýnan bir otel burasý...

Ýki adýmlýk mesafede, her iki kiþiden birinin elindeki akýllý telefonlarýyla dünyayý sarsan ABD þirketinin maðazasý var. Isýrýlmýþ elma logosunu metrelerce uzaktan fark edebiliyorsunuz... Bir de, þirketin bizim New York’a ayak bastýðýmýz gün satýþa sunduðu yeni modeli almak üzere maðazaya koþan kalabalýðýn kilometrelerce uzunluktaki kuyruðunu...

24 saat açýk maðazanýn önünde sabahtan akþama kadar kuyruk var ve herbirine en fazla iki adet satýþ yapýlan kalabalýk kitlenin büyük çoðunluðunu çekik gözlü müþteriler teþkil ediyor...

Burada yerleþik bir dostum, satýn almayý baþaranýn, telefonlarý hemen kuyruðun sonunda bekleyen kiþiye teslim edip cihaz baþýna 20 dolar aldýðýný söylüyor... O kiþi telefonlarý Çin’e ulaþtýrdýðýnda yeni-zengin müþterilere tam bir misli fiyatla satýlacaðýný da ayný dostumdan öðreniyorum...

Teknolojiyi uygulamada zaman zaman yaya kalsalar bile pazarlama taktiklerinde üstüne yok Amerikalýlarýn: Müþteriye iki adetten fazla satmamak, kuyruklarý eksiltmemek ve talebin varlýðýný kör gözlere bile sokmak için, ‘‘Müþteri çokluðu yüzünden elimizdekiler tükendi, beklemeniz gerekecek’’ taktiðiyle maðazanýn etrafýný her zaman kalabalýk tutmak...

Yeni modellerin satýþa arzedildiði ilk üç günde kaç adet telefon satmýþlar biliyor musunuz? Tam dokuz milyon adet... Kasaya üç günde düþen miktar kaç milyar dolardýr, hesap edin bakalým...

Küçümsemiyorum; tam tersine, hemen bütün teknolojik yeniliklerin beþiði olan ülkenin, ürettiklerini satmada gösterdiði cevvaliyete iþaret etmektir maksadým... Her altý ayda bir model yenileyerek insanlara dünyanýn parasýný cepten çýkarttýracak bir cevvaliyet bu ve bu alanda bayaðý becerikliler...

Beþiktaþ ile Galatasaray karþýlaþmasýndan her iki takýma üçer puan kaybettirecek sonuç arzu eden Fenerliler’in temennisi gerçekleþmedi; daha ilerisi gerçekleþti: GS Fatih Terim’i kaybetti...

Eh, bunu kýsa günün kârý sayabiliriz...