Neyi atlıyoruz?

Son aylar yine güvenlik, özgürlük tartışmaları ile geçti. Bu konularda yasalar çıkardık, çıkarıyoruz. 

6-7 Ekim olayları olarak anılan 38 ölümlü facianın arkasından devlet güvenlik ve özgürlük tanımlarını gözden geçiriyor.

Bir parantez açacağım, bu olayları 6-7 Ekim olayları olarak adlandırmak kimin aklına geldi bilemiyorum ama bu ifadeyi, 6-7 Ekim olayları ifadesini her işittiğimde aklıma altmış sene öncesinin 6-7 Eylül 1955 olayları, faciası geliyor.

Bu aşikar benzetmeyi iktidar tarafı mı yaptı yoksa muhalefet mi, HDP’mi, bilemiyorum, ama ilginç (!) bir benzetme doğrusu.

MİT ve arşivi bugün siyasal iktidarın emri ve tasarruf altında, doğrusu da bu.

Bu arşivde acaba 6-7 Eylül olaylarına yönelik neler mevcut, insan bu, merak etmeden duramıyor, AK Parti bu konuda meraklılara yardımcı olamaz mı acaba?   

Gelelim tekrar ana konumuza yani 6-7 Ekim olayları sonrası gündeme gelen yeni düzenlemelere ve bu düzenlemelerin ufkuna. 

Ufuk kelimesini münhasıran kullanıyorum, aşağıda açacağım.

Günlük tartışmalar, artık, ne yalan söyleyeyim, eskisi kadar ilgimi çekmiyor.

Türkiye’nin temel gündem konusu kanımca yeni, evrensel hukuk devleti kurum ve kurallarına dayalı bir anayasa yapmaktır.

Bu anayasayı yapabilir ve arkasından da, başta AB meselesi olmak üzere, gerekli ve düzgün adımları atabilir isek, Türkiye’nin 2023 ve daha sonrası için çok daha yaşanabilir bir geleceği olabilir.

Yok, bir nedenden, 2015 genel seçimleri sonrası yeni bir anayasa yapamaz ya da çok fazla yerel standartlara dayalı bir anayasa ile yetinirsek, Türkiye eğik bir zeminde çok sevimsiz bir geleceğe doğru yol almaya başlayacaktır.

Toplumsal enerjimizi yeni ve evrensel standartlara dayalı bir anayasa fikrine teksif etmeliyiz.

Bu arada, yeni anayasa yapımı yolunda, bazı temel gerçekleri de gözden kaçırıyoruz galiba.

6-7 Ekim olayları ya da devlet içinde varlığı iddia edilen bir yapıyla mücadelede gündeme gelen yasal düzenlemelerde yapılacak yeni anayasanın temel ilkelerini, ufkunu hiç konuşmuyoruz.

Bugün, 2014 Sonbaharında bazı yasal düzenlemeler yapıyoruz, bu düzenlemelerin bugünkü anayasa ve hukukun evrensel ilkeleri ile uyumunu denetlemek Anayasa Mahkemesi’nin görevi.

Ancak, yeni düzenlemelerin de zamana dayanıklılığı, özellikle de yeni yapılacak anayasaya ruhen uyumu çok önemli.

Bugün bu yasaları çok büyük ölçüde AK Parti grubu çıkarıyor.

2015 seçimlerinden sonra da yeni anayasa yapımında çok muhtemelen AK Parti grubu yine temel itici güç olacak.

AK Parti’nin, bu partinin TBMM grubunun, bugünden, yapılacak, kanımca da yapılması zorunlu, yapılamaz ise Türkiye’ye çok yazık olacaktır, yeni anayasanın temel ruhu konusunda bir tavrı, bir görüşü olmalı.

Bu anayasaya kamu düzeni ufku mu hakim olacak, yoksa insan onuru kavramı, ufku mı?

Ya da bu iki kavramın da tavan yapacağı muhteşem bir birliktelik mi?  

Dillere pelesenk olmuş bir ifadeyi ben de kullanayım, yeni anayasada devlet menfaatleri yerine bireyin önceliği, özgürlüğü temel alınacak ise yeni düzenlemelere bu ilkenin bugünden girmesi, hakim olması daha tutarlı olmaz mı?

“Bugün acil konuları düzenleyelim, yarın yeni anayasayı da yaparız, bu yasalarla yeni anayasanın uyumunu bugünden düşünmeyelim” demek yarın yeni ve çok ciddi problemler de yaratmaz mı?

Attığımız, atacağımız her adımda, yapacağımız her yasada yeni anayasanın ufku şimdiden belirleyici olmalı.